KulturTürkçe-1

Kültür-Sanat

Selma Balkaya

Ahali 2 – İrem Demirbaş

Yeni nesil yazarlarımızdan İrem Demirbaş’ın devam niteliğindeki üçüncü kitabı raflarda yerini alır almaz genç okuyuculardan ilgi gördü.

İki Kız Arkadaş

Beş Erkek Kardeş

Bir Üniversite

Bunların Hepsi Bir Araya

Gelince Ne Olur?

Unutulmaz Bir İlk Yıl!

Aleyna’nın amcasının evinde yarım kalan macera, Melis’in de aralarına katılmasıyla birlikte Çamkıran Üniversitesi’nde olanca hızıyla devam ediyor.

Merakla beklenen sona yaklaşırken isyancı prenses Aleyna, dans partneri Hakan sayesinde mi yoksa zorba kral İlker sayesinde mi kanatlanıp uçmayı öğrenecek?

Balıkçı ve Oğlu – Zülfü Livaneli

Usta edebiyatçı Livaneli, “Balıkçı ve Oğlu” ile son yılların en can yakıcı ve büyük dramı “göçmenliği” balıkçı Mustafa, Mesude ve Samir bebek üzerinden anlatıyor. O güne dek sıcak evlerinde televizyondan izledikleri haberlerden aşina oldukları ölü insan bedenleri ve yarı ölü bir bebek evliliklerinin tam ortasına düşerek bir bomba etkisi yaratıyor; aile ilişkilerini bambaşka bir çehreye büründürüyor.

“Balıkçı ve Oğlu”, Ege’nin tarihinden bugününe, balık çiftliklerine ve rant hırsıyla dağlara, kıyılara saldıran şirketlerin yarattığı ekolojik yıkıma dair çok şey söylüyor. Bunun ötesinde göçmenlerin bir bilinmeze doğru göze aldıkları yolculuğu, hayatta kalma çabalarını ya da ölümü; kısacası “deryaya yakın, dünyadan uzak” yaşamlarını odağına alıyor.

Bir Ağacın Altında – Selçuk Demirel

Selçuk Demirel’in kendine özgü görsel poetikasının beslediği, Güven Turan’ın deyişiyle “düş ağaçlar”dan oluşan bir “düş ormanı”nın farklı yönleri bu çizimler. Doğayı ve dışarıda olma hissini besleyen, zengin ayrıntıların oluşturduğu bu görsel şölen ve şiirsel patika yolun karşımıza çıkardığı bu düşler ormanının “yeşil kalabalığında” kaybolma korkusu bir yanda, bulunma korkusu diğer yanda. Bu ormanda yolunuzu kaybederseniz şayet, ağaçlara sorun, onlar size çiçek açacaktır…

Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme- Barış Bıçakçı

Yüze doğum lekesi gibi yerleşmiş̧ bir gülümseme, neyi saklar?

Bir eşelek gibi kalakalmanın hüznünü̈ bilmeyene, onu anlatabilir misiniz?

Yalnızlığın ucunu sivriltmek, bir kısır döngüyü̈ kusursuz kılar mı?

Eşyanın kurduğu mahkeme, hangi hatıraya adil olabilir?

Bahsettiğini görülmez, anlaşılmaz kılan, seyrelten cümlelerle, birbirimize aslında ne anlatırız?

Kendini bulmanın yolu, hep bir başkasından mı geçer?

Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme, Barış̧ Bıçakçı’nın barışması zor, idaresi zor, çünkü̈ idraki zor duyguları usulca yokladığı bir öykü̈ demeti.

Şişe – Orhan Duru

“Şişe”, klasik öykünün kalıplarını bozarak başka bir anlatı dili geliştiren 1950 Kuşağı’nın ele avuca sığmaz yazarı Orhan Duru’nun ayrıksı kitaplarından biri. Orhan Duru sözü kırk parçaya bölerek düşün gerçeğini, saçmanın anlamını, umutsuzluğun neşesini yaratıyor.

“Güncelin dışına çıkınca işin içine duygular karışıyor, romantikleşiyorsunuz. Soyutluyorsunuz kendinizi giderek. Niye yapayım bunu? Güncel bir gerçekçiyim ben.”

Zamanın Karanlık Yüzü- Javier Marias

“Tüm Ruhlar” romanında gerçek olan yalnızca iki şey vardı: Romanın geçtiği şehir, Oxford ve kitabın yazarı, küçük Redonda adasındaki krallığın tahtsız kralı.

Ancak “Tüm Ruhlar” romanının okurları kurguyu gerçekle karıştırmakta ısrar edince kitabın yazarı buna dayanamayıp gerçeği kurguya dönüştürmeye karar verir. Böylece “Zamanın Karanlık Yüzü”nde, belki de istem dışı bir geçmişe gitme arzusunun etkisiyle adını –Xavier– tersten, sağdan sola yazan solak bir çocuğu; ölmüş bir ağabeyi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sağ çıkıp México’da serseri kurşuna hedef olmuş bir yazarı; ölümün hep teğet geçtiği, tek gözü kör bir savaş pilotunu ve nicelerini, “Henüz geçmemiş, yitip gitmemiş ve belki de o nedenle henüz zaman bile sayılmayan zamanın” karanlık yüzüne aktarılmış halde buluyoruz. Belki de orası, yaşayanlar ile ölülerin birlikte var olabildikleri tek yerdir.

Ähnliche Artikel

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Schaltfläche "Zurück zum Anfang"