MakaleTürkçe-1

Viyana Notları

Anne karninda baslamis muzikle ilk tanismam, karnina koyarmis kulakligi bana Viyana Filarmoniyi,

Senfonileri, Operalari dinletirmis, yani sizin anlayacaginiz anne sesinden once senfonileri duymusum..

Icerdeyken disariyla kurdugum bu ilk baglanti Dunyaya geldikten sonra da degismemis konusmaya baslamisim, daha 5 yasindayken birgun donup Anneme „Anne ben Muzisyen olacagim demisim“ ..

O gunu hayal meyal hatirliyorum beni Ankara’nin en iyi hocalarina goturup kulagima baktirmisti, yetenegi var mi yok mu, ona gore yonlendirelim diye, hemen Piyano solfej , gitar derslerine baslamis yasim geldiginde de konservatuvara girmistim, Kendimi bildim bileli, plaklardan, kasetlerden, filmlerden heppp ennn iyi olarak bildigim Viyana Operasini, Berlin Filarmoniyi dinler, izlerdim, Cumhurbaskanligi Senfoni Orkestrasindaki konserlerin hicbirini kacirmaz, oraya gider calanlari buyuk bir hayranlikla kalbim agzimda dinlerdim. Cok degerli hocalarim oldu, Gunes Apaydin gibi, Umut Asil gibi, Inci Kavruk gibi daha ismi bende sakli gizli kahramanlarim.. Bu hocalarim benim ufkumun tekk gunesi oldular, beni egittiler, ozel olarak tek tek beni farkli  kamplara soktular, Gunes Hocam bana Karajan’i Daniel Barenboim’i, Maxim Vengerov’u izletir, Klasik ve Caz muzigin buyuk ustalarinin kayitlarini studyolara girer saatlerce izler, dinler analizler ederdik, durdurur yavas cekimlerde bir daha, elleri, kollari, calis bicimlerini.. Umut Hocam, dosyalarca odevler verirdi, o zamanlar bilgisayarimiz yoktu ansiklopedilerden arastirir besteciler hakkinda, yasadiklari donemler,eserleri, eserlerde anlatilmak istenenler, nicin onemli olduklari, eserlerin formlari, armonik acilimlarini incelerdik, Inci Hocam bana nasil calismam gerektigini , teknik calismalari, gam yani herseyin enn temeline oyle guzel yonlendirirdi ki ne kadar cok yolum oldugunu gorur daha ilerisinde neler olabilir diye bir an once ogrenmek icin calisirdim, o kadar cok dinlerdim, o kadar cok calisirdim ki artik yolda yuruyen insanlarin ayak seslerinden ritmler, gecen arabalarin farkli seslerinde duydugum notalardan ezgiler kafamda dolanirdi, sesleri artik ses olarak degil nota olarak duymaya baslamistim.. Ellerim calisirken kanar boynum kabuk baglar ama ben duramazdim.. Mozart Requem’i dinler dinler aksamina ateslenirdim, hasta olurdum. Icimde yasadigim o cosku , kendimi buldugum yer olmustu.. Kimsenin gidemedigi, goremedigi, bilmedigi ,yasayip, hessedemeyecegi seyleri tek yasayabildigim yerdi muzik. Ufkumu boylesine acan hocalarim sayesinde hayal etmeyi, uzaklarda neler oldugunu merak etmeye basladim, bu hocalarimla ilk olarak dunyaya acildim, ilk uluslararasi muzik yarismalarimi, neredeyse tum Kuzey Avrupa’yi onlarla gezdim.. Farkli ulkelerden farkli muzisyenler orkestralar gordum, yaristim, ulkemi temsil etmis olmanin, basarmis olmanin tadina vardim ve burada olmaliyim dedim.

Ve sonunda sanatin muzigin baskenti Viyana’daydim. Calismak istedigim, plaklarini dinledigim Barbara Gorzynska’nin ogrencisi olmaya hak kazanmistim, beni dinlemis, kabul etmisti.. O ulkeye giderken yasadiklarimi , vize zorluklarini ayrica anlatacagim elbete belki baska bir yazimda belki baska bir zaman fakat o kadar tek amacim yalnizca orada olmak ve Keman sanatcisi olmakti ki nasil oldu neden oldu sorgulamadan kendimi Viyana’da buldum.. O zamanlar bambaska seyler onemliydi benim icin, nasil safmisim simdi goruyorum. Dunyadan, insanlardan, toplumlardan, devletlerden, irklardan, farkliliklardan, dinlerden, yasalardan ,  gocmen olamaktan o kadar bir haberdim ki, hersey insan olmakti cunku.. Fakat hayatin beni buyutmesi gurbette cok hizli ve acimasizca oldu.. Henuz 10 lu yaslarimdaydim, ilk dersimi unutmuyorum, memur bir ailenin cocugu olarak binbir zorluklarla gidebildigim Avrupa’daki ilk dersimde Bayan Gorzynska evinde beni dinledi ve ah cocuk ulkene geri don dedi.. Gozlerim yasli bakakaldim, zaten zar zor anliyordum Ingilizce , Almanca o zamanlar neredeyse yok bende.

–  “Evet iyi caliyorsun, hem de cok iyi ama yalnizca bu kadar.. Buraya sanatci olmaya geldin dimi?”

– Evet ,

–  “Fakat maalesef cok yanlis anlamissin herseyi, sen bu sekilde sanatci olamazsin cunku bugune kadar yalnizca  sadece bir odaya kapanip cokkkk fazla hem de cok fazla keman calismissin, boynundan, ellerinden belli, calisindan belli ama hayati , yasamayi unutmussun.. Kac defa parka gittin ? Kac defa oyunlar oynadin, uzuldun agladin, asik oldun, kirildin, ask acisi cektin, su an duygu olarak yasadigin en buyuk deneyim annenden ulkenden, ailenden uzakta olmanin ne demek oldugunu bilmek.. Eger gercekten sanatci olmak istiyorsan, duygulari bilmen, ogrenmen yasaman gerekir, yoksa yalnizca notalari dogru calar fakat muziksiz kalirsin, Anlastik mi ?” Demisti

O gun hayatimin sanki degistigi degil de tamamen yeni basliyor oldugu gundu sanki.. Okula gidecegim yolun tarifi vardi elimde ilk gunumdu konservatuvara giderken birbirinin ayni fakat bir o kadar da farkli binalarin yanindan geciyordum ki bir binayi gordugum an kalbimi biri avuclarinda tutu sanki, kalakaldim , basimi kaldirdim ve o devasa bina kendimi bildim bileli dinledigim plaklarin uzerinde olan binaydi.. Viyana Devlet Opera ve Binasi , sevincten mi, coskudan mi bilmem aglamaya basladim, hemen iceriye girip bilet sordum

– “ Iyi gunler Bayim, Bu aksam hangi Opera var ? “

–  “La traviatta ..

–  Peki kac para ?

–  Nerden izlemek istedigine bagli.

–  Buradan!

 –  Orasi pahali , var mi cok paran ?  

–  Yok, peki en ucuz nerde?

– En ustte ama ayakta 2 euro!

 Ceplerime baktim tamm 5 eurom vardi

 –  Tamam aliyorum!!!

Hayatimda tek basima aldigim sanirim enn degerli sey o biletti, hala da saklarim viyana anilarimi yazdigim o defterimin icinde..

Aksam nasil gecicek diye beklerken Konservatuvara girdigim ilk ders Armoni ve Form bilgisi idi kocaman sinif, ortada sahne piyano duruyor, bekliyoruz hocamizi bir Bey girdi hafif uzaktayim, yuzunu secemiyorum fakat bize ilk seslendigi an basimi oyle bir kaldirdim ki bu sesi biliyorum ben diye, yillarca video kasetlerden, cd lerden dvd lerden izledigim Daniel Barenboim karsimdaydi ! Allah’im ruya mi goruyorum ben diyordum, hayat boyu hayalini kurdugum yerler, insanlar artik karsimd hatta hocam olmustu.. Aksam konsere gittigimde boyle bir salonu hayat boyu gormeden hayal edemeyecegimi anlamistim, 12. Kattaydim 3300 kisilikti ve tek bir koltuk bile bos degildi ben se ayakta hicbirsey goremiyor yalnizca duyabilicektim.. Iste o ilk uvertur ! Anne karnindayken dunyayla kurdugum bagdaki muzikti.. Bu orkestrayla bu salonla bu tiniyla ta o zamandan tanismis simdi karsisindaydim.. Yerimi, evimi bulmus gibiydim..

Bu benim icin oylesine buyuk bir yasama sevinci, motivasyonu ve mutluluguydu ki anlatabilmem mumkun degil.. Sahip oldugum herseye, kemanima, muzige dort elle sarildim o gunden sonra ,  yillar boyu 5 sene kampa girdik Barbarayla , yalllnizca teknik calisiyorduk, melodik hicbir sey vermiyordu, bu arada okula giderken de her gun gectigim Opera’ya bakip birgun mutlaka burada calacagim diyordum..

Seneler gecti yarismalarim oldu, ulkemi temsil ettigim, birincilikler aldigim, bayragimi marsimi dinletip gondere cektirdigim.. Mezun oldum okulun ogrencisi olarak yaptigimiz son dersimizde Barbara bana ona ilk dersimde calmis oldugum  Kreisler’in Liebesleid eserini calmami istemisti.. Eseri bastan sona caldigimda gel benimle dedi ve beni arkadaki odaya goturdu koca bir dolabi vardi orada kapagini kaldirdi ve icinde yaklasik 11 yillik bir ders arsivi duruyordu.Ilk dersimden o gun ki dersime kadar tarihleriyle kaydetmis.. „Iste bunlar senin sanatci olabilmede verdigin seruvenin“ demisti. Ve ilk kasedi cikartip acti beraber dinledik, son caldigim gun ile ayni eser , ayni calan kisi, ayni notalar .. Ancak bu kadar farkli olabilirdi .. Son kayidimi da dinledikten sonra Barbara bana dondu ve

– Liebesleid ( Ask acisi ) duyuyor musun ? icindeki yasanmisligi, yasadigin ask acilarini, kirginliklari, coskuyu, ofkeyi, sevinci, karsilastigin , burada ogrendigin nefreti, hayati .. Iste o gun demek istedigim buydu, simdi hazirsin, seninle gurur duyuyorum.. Yasadiklarin seni sen yapan, muzigini de sana ait kilan seylerdir yolun acik olsun kizim „ dedi..

Aglayarak sarildik , bu bir veda konusmasi gibiydi fakat yollarimiz hicbir zaman ayrilmadi, senelerce hala daha kendisiyle dersler yapar, calisir, muzikler yapariz..

Aksam evime girip yatagima uzanip soylediklerini dusunurken fark ettim ki ben artik o heyecanli , o saf , o sadece sanat ve muzikle beslenen kör ve temiz kiz degildim! Gurbet bana sadece Turk oldugum icin cafelerden cikartilinabilecegini, yolda Annemle yalnizca Turkce konusuyorum diye darp edilip, kolumun kesilebilecegini, vize kapilarinda oradan oraya itilip, 3. Dunya ulkesi vatandasiymis gibi ( o da ne demekse artik ) davranilip, kopek gibi muammele, tavir gosterilecegine, hakkin, hukukun, insan haklarinin ulkelerde gocmenlere degil kendi vatandaslari icin var oldugunu, yalllnizca Turk’um diye sanat yapamayacagimi duymayi, sabah garsonluk yapip, bana ustten bakan o insanlarin kahvesini goturmeyi, oglen bulasik yikayip, sabah goturdugum kahveyi begenmeyerek iten insanlarin aksam sanatci oldugum icin  senfonide beni alkislayacagini ogretti.. Biz ulkemizi sevmeyi ogrenmistik yalnizca , gurbetse irkci , patriot olmayi ogretti..Darp edilirken o kadini oldurebilecegimi dusundugumde irkildim kalktim ve aynaya baktim.. Bu muydu sanatci olmaya giden yoldaki hayati ogrenmek? Insanligimi yitirdigimi, dogal ve durust olmaktan uzaklasip sahte gulucuk ve ovguler icinde birbirinin arkasindan konusan bir camia miydi bu ? Nefret dolu bakislarla dolu oldugumu fark etmem miydi ? Bu kendi ulkem icin de gecerliydi..

Biz kendi ulkemizde yasayan vatandasimizdan daha cok bagli, daha cok sevgi doluyduk ulkemize.. Onlar bu ulkede yasanmaz kacip kurtarmissiniz kendinizi derken biz peki kimlerin mucadelesini veriyorduk savunmak icin guzel yanlarini ulkemin baska bi bayrak altinda.. O savunmalari verirken 30 sene once gocmus Mehmet Amca‘nin kuvetinde kurban kestigi haberi duyuldugunda son buluyordu tum caba!

Turk konsolosluguna gittigimde siraya girmeden uyaniklik yapmaya calisan insanimi gorunce de nefret kusuyor, bana duzenlerini bozdugumuzu soyleyen baska bir ulke vatandasini gordugumde de ayni kinle bakar buluyordum kendimi.. Ulkemize gidince Almanci burada ise ne yaparsan yap Ausländer idin! 18 koca yil , cocuk gittigim ulkede okumus, calismis, isci olmus, sanatci olmus, gocmen olmustum.. Tek basima peki ya sonuc ? Ne orali ne burali !  Gencligimi, hayallerimi, umutlarimi verdigim o ulke bana ne vermisti ? Evet senfonilerinde caldim Operalarinda caldim Domingo ile ayni sahnede bulundum , sorsan sanatcilariydik.. peki ya kadro ? peki ya statunde bir farklilik ? nasil geldiysen oylesin diyordu bana ulke..

Sen orada bir dur bakalim.. Elbette yasadigimiz harikulade anilar, iyi ki gelmisim dedigim anlar, durumlar vardi.. Cok sey kazaniyor insan, gurbet goren farkli oluyor , getirdikleri gibi goturdukleri de oluyor.. Paylasmayi istedigim cokkk da sey var ama yalniziz! Ne istiklal marsini okuturken biri var, ne yere dustugunde, hastalandiginda , kaybettiginde..

Sanat okuma hayali ile Avrupa’da yasamak, gocmek isteyen yetenekli kardeslerim, arkadaslarim, sizlere tavsiyelerim  ;  arkanizda birakacaginiz hic kimse olmadiginda cikin, o ulke ile tarhinizi iyi arastirin , dillerine yatkin misiniz ogrenin, hatta hava durumuna bile bakin J kendinizi bi anda -32 derecede bulacaginiz gunler olur, nereden dustum buraya dersiniz sevmiyorsaniz sogugu.. Lakin soguk ulkenin insani da soguk oluyor.. Itilip kakilacaksin ama cafe de ama ofiste ama konservatuvarda ama hastanede illa bir yerde itilip kakilacak, altta kalacaksin, susacak, yutucaksin, iyi dusun boyle bir yasama gercekten  var misin ?   Yeniden gorusmek umidiyle.. Muzikle ve insaliginizla kalin..

Nazli Ruta

Ähnliche Artikel

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Überprüfen Sie auch
Schließen
Schaltfläche "Zurück zum Anfang"