Türkçe-2

İYİ ARKADAŞ ÇEVRESİ BAĞIMLILIKLARDAN UZAK TUTAR

İyi bir arkadaş çevresine sahip olmayan ergenin madde kullanımına açık hale gelebileceğini belirten Klinik Psikolog Gökhan Ergür, “Gençler maddeyi ilk kez bir arkadaşları vasıtasıyla kullanıyor ve madde kullandığı ortama da bağımlılık geliştiriyor. Bu nedenle çocuklarımızın iyi arkadaşlara ve sosyal çevreye sahip olması, boş vakitlerini sporla, sanatla, üreterek geçirmesi oldukça mühim.” diyor.

Bağımlılık yapıcı madde kullanımı tüm dünyayı tehdit eden, önemli bir gençlik sorunu. Madde bağımlılığı, sadece gençler için değil aynı zamanda sosyal sorunlar oluşturması nedeniyle toplum sağlığı için de büyük risk teşkil ediyor. Klinik Psikolog Gökhan Ergür, madde bağımlılığının bir anda gerçekleşmeyen, günden güne ilerleyen bir süreç olduğunu söylüyor. Ergür, “Yani genç, bir anda, bir kere denediği maddenin bağımlısı olmaz. Burada önemli olan, gencin etrafındaki kişilerin, ebeveynlerinin durumu fark etmesi ve önleyici tedbirler almasıdır.” diyor. Klinik Psikolog Gökhan Ergür ile gençlerin bağımlılık yapıcı maddeleri neden denedikleri üzerine konuştuk.

EBEVEYNİN YETERSİZ YA DA AŞIRI GÖZETİMİ

Klinik Psikolog Gökhan Ergür ebeveynlerin, “Çocuklarının duygu durumu nedir, son zamanlarda neden mutsuz, iştahı neden yok, neden agresif, neden bitkin görünüyor?” gibi soruları kendilerine sorması gerektiğini, ters giden bir şeyler varsa mutlaka müdahale etmelerinin önemli olduğunu vurguluyor. Ergür sözlerine şöyle devam ediyor: “Gençler bağımlı olur çünkü anlaşılmadıklarını, kendilerini anlatamadıklarını, bu dünyada yalnız kaldıklarını düşünürler. Ailesiyle, sosyal çevresiyle bir bağ kuramayan, hali hatırı sorulmayan genç kendisine tutunacak bir dal arar ve bağımlılık yapıcı maddeleri çıkış yolu olarak görür. Ebeveynlerin yetersiz ya da aşırı gözetimi, düzensiz veya fazlasıyla ciddi disiplinel yaklaşım, aile içi şiddet, gencin alkol kullanımını destekleyen ebeveyn tutumu, ebeveynlerin madde kullanımı gençleri madde kullanımına sürükleyebilir. Bağımlılıkta bir diğer önemli konu ise kişinin içinde bulunduğu sosyal çevredir. Genç, okul sonrasında, tatil günlerinde kimlerle birlikte vakit geçiriyor? Ebeveynlerin gencin girdiği ortamlardan, arkadaş gruplarından haberi var mı? Bunların hepsi oldukça kritik sorular; çünkü yapılan araştırmalar gösteriyor ki, gençler maddeyi ilk kez bir arkadaşları vasıtasıyla kullanıyor ve madde kullandığı ortama da bir bağımlılık geliştiriyor. İşte bu sebepten, çocuklarımızın iyi arkadaşlara ve sosyal çevreye sahip olması, boş vakitlerini sporla, sanatla, üreterek geçirmesi oldukça mühim. Bunlar elbette ki bağımlılığın sadece sosyal yönü. Aynı zamanda bağımlılık biyolojik, psikolojik, davranışsal ve genetik nedenlerden de kaynaklanan ve tek bir etkenle açıklanmayan bir süreç.”

“GENÇLERİN SAĞLIĞI TİCARİ KÂRDAN DAHA ÖNEMLİDİR”

Yaşadıkları ülkenin coğrafi konumu, tarihsel ve kültürel sürecinin gençlerin bağımlılığa yönelmesindeki etkisi konusuna değinen Klinik Psikolog Gökhan Ergür, temel meselenin kültür olduğunu vurguluyor ve ekliyor:  “Kültür bağımlılık yapan maddelere nasıl bakıyor, bu maddeleri bizlere nasıl sunuyor? Eski Türk filmlerini hatırlayın, sevinçli ya da kötü bir haber alan kahramanımız hemen bir sigara yakar ya da alkol alırdı; veya o filmlerdeki sıcacık ve samimi aile sofralarında muhakkak bir alkol şişesi olurdu. Bu tür filmler sonucunda izleyenler, özellikle de gençler alkolü hayatın bir parçası, sofraların, çeşitli kutlamaların olmazsa olmazı olarak değerlendirmeye başlar. Bu, oldukça tehlikeli bir durum ve bu kurguların gelişigüzel bir biçimde yapıldığına inanmıyorum. Eğer siz sinema filmlerinde, televizyon dizilerinde, reklamlarda bağımlılık oluşturan maddeleri bir arzu nesnesi olarak sunarsanız gençler de bu maddelere bir şekilde ulaşıp kullanmak ister ve nihayetinde de bağımlılıklar oluşur. Ülkemizin ve hatta dünyanın tüm gençleri bizlerin evladı, dostu, akrabasıdır. Bir iş yaparken, bir adım atarken o temiz gençlerin bundan nasıl etkileneceğini düşünmemiz, düşünemiyorsak bile bir bilene danışmamız gerekiyor. Geleceğimiz olan gençlerin ruh ve beden sağlıkları büyük firmaların elde edeceği ticari kârdan çok daha değerli ve önemlidir.” diyor.

YEŞİLAY’IN ÇALIŞMALARI DÜNYAYA ÖRNEK OLUYOR

Yasaları koyan, yürüten ve denetleyen devletlerin bağımlılık konusunda atacakları adımların bir bakıma kendi geleceklerini tayin etmelerini sağlayacağını kaydeden Gökhan Ergür, bağımlılık batağına saplanan, düşünmeyen, üretmeyen ve sadece kendi önüne konulanı tüketmekle bir ömür süren gençlerin varlığının ülkelerin geleceği için büyük tehdit olduğunu belirtiyor. “Bağımlılık konusundaki politikalarınız ne kadar başarılıysa ekonomik, sosyal, teknolojik ve askeri alanlarda o kadar başarılı olursunuz.” diyen Ergür şunları söylüyor: “Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımlılıklar ile ilgili politikalarında başarılı olduğunu ve ilerleyen zamanlarda daha da önemli adımlar atacağını düşünüyorum. Yeşilay önderliğinde yürütülen çalışmaların dünyadaki birçok kurum ve kuruluşa örnek olduğunu söyleyebilirim. Tüm Türkiye’yi kapsayan bu ilham verici çalışmalar birçok gencin ve ailenin hayatını kurtarıp onlara taze bir soluk alma imkânı vermiştir. Fakat birileri bir yerlerde işlerini zaten iyi yapıyor deyip kenara çekilmemiz olmaz. O iyi yapılan işleri daha da iyileştirmek, etrafımıza yaymak ve yardımcı olmak için hem bireysel hem de kurumsal çalışmalara ihtiyacımız var. Devletler elbette ki gençler için spor, sanat, iş, staj imkânı hazırlayacak ve bu imkânları sürdürecek. Sosyal devlet dediğimiz şey zaten budur. Ama iş bununla bitmiyor; projeler hazırlayıp ilgili kurumlardan taleplerde bulunmak, kendi gücümüz ölçüsünde bu çalışmalara katılmak ve yapılan çalışmalardan daha çok kişinin faydalanması için bunların gönüllü elçisi, duyurucusu olmak da son derece mühim.”

SOSYAL MEDYA BAĞIMLILIK YAPIYOR

Sosyal medya bağımlısı bir gencin o mecranın etkisiyle çevrimiçi kumara yönelebildiğini hatırlatan Klinik Psikolog Gökhan Ergür, bağımlılık yapıcı maddelerin birbiriyle bağlantılı olduğunu vurguluyor. Ergür şöyle devam ediyor: “Bu bağlantıyı fark eden madde üreticileri farklı ürünleri kullanıcılara bu kanallar vasıtasıyla sunuyor. Örneğin birçok online oyun firması kazançlarını sattıkları oyunlardan değil, oyun içerisinde kurmuş oldukları ‘ürün satma, kazanma’ sistemiyle elde ediyor ve bu sistem online kumar sistemlerinin neredeyse kopyası. Kullanıcılar oyunda ilerlemek, daha çok eğlenmek için para harcama yoluna gidiyor. Sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanıyorsanız sizler de fark etmişsinizdir. Yüksek takipçili birçok ‘fenomen’ sosyal medya hesabı, illegal bahis ve kumar sitelerinin reklamlarını düzenli bir şekilde yapıp insanları bağımlılık tuzağına çekiyor. Hatta geçtiğimiz günlerde ulusal bir kanaldaki futbol müsabakasında illegal bir bahis sitesinin reklamını gördük. Bunlar son derece tehlikeli ve önlem alınması gereken durumlar. Artık tabiri caizse ‘pazar’ sosyal medyaya kuruluyor ve müşteriler bu ağlar aracılığıyla sağlanıyor. Bağımlılığa yönelimi olan, bağımlı risk grubunda yer alan, vaktinin büyük bir kısmını bilgisayar başında geçiren kişileri reklamlar ya da uygulamalar vasıtasıyla alkole, çevrimiçi kumara, sigaraya başlatıp bağımlı kılabilirsiniz.” 

“GENÇLERİN SANAT SIĞINAĞINI KEŞFETMESİNİ ÖNEMSİYORUM”

Gençlerde sanatçıların bağımlılık yapıcı madde kullanıp eser ortaya koyduğuna dair bir düşüncenin hakim olduğunu hatırlatan Gökhan Ergür; “18 yaşından bu yana edebiyatla iç içeyim; birçok derginin mutfağını, yazarlarını, kişisel yaşantılarını ve edebiyatın, yazmanın ne olduğunu bilirim. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; bağımlılık oluşturan maddelerin sizin ortaya koyduğunuz eserlere bir faydası, katkısı yok.” diyor. Ergür sözlerini şöyle sürdürüyor: “Sanatı derinleştiren ve size özgü kılan şey; yaptığınız okumalar, araştırmalar ve hakiki olanla kurduğunuz ilişkidir. Hiçbir madde size ilham vermez, klişe söylemlerden kurtarmaz, dilinize bir yenilik kazandırmaz. Sanat, kişinin kendisini ifade etmesi, dünyaya kendince bir cevap vermesi ve ötekiyle bağ kurmasıdır. Kişi, bu üretim döngüsünün içerisinde varlığının ne işe yaradığını, dünyadaki anlamı, varlığı ve insanın sonlu olmasını keşfederek hayatına buna göre bir şekil verir. Kişi mutsuzluğunda, çaresizliğinde sanata sığınır ve sanat bizler için hiç kapanmayacak bir kapıdır. Özellikle gençlerin sanat sığınağını keşfetmesini önemsiyorum. Çünkü böylece düştüklerinde bağımlılık yapıcı maddelere değil sanatın bitimsiz şifasına sarılırlar. Okuyun, yazın, bir müzik aleti çalın, resim yapın, heykel öğrenin; kısacası sanatın şifa çeşmesinin yanında durun. Dünyanın zorluklarıyla ancak bu şekilde mücadele edebilirsiniz.” 

“BANA BİR ŞEY OLMAZ” DUYGUSU

Klinik Psikolog Gökhan Ergür, gençlerin özellikle ergenlik dönemlerinde omnipotans denilen “Bana bir şey olmaz” duygusuna kapıldığını söylüyor. Ergenlerin bu dönemde kendilerini olduğundan daha güçlü gördüğünü, dünyada kendilerine zarar gelemeyeceğini düşündüğünün altını çizen Ergür, “Bu duyguyla beraber ergenler yeni deneyimlere fazlasıyla açık olurlar. Dünyayı anlatılanlardan ya da tecrübelerden değil doğrudan kendileri yaşayarak deneyimlemek isterler. Onlara ‘Ateş yakar’ dediğimizde bu cümleyi ellerini ateşe uzatarak anlamlandırırlar. Yine bu dönemde ergenler, ailelerini ikinci plana atıp arkadaşlarıyla vakit geçirmeye, onların sözlerini dinlemeye meyilli olurlar. Arkadaşlarıyla çeşitli maceralara atılıp onların söylediklerini yapmayı tercih ederler. İyi bir arkadaş çevresine sahip olmayan ergen madde kullanımına açık hale gelebilir. Bunların yanı sıra kendisine uzatılan maddeyi geri çeviren ergen, çevresi tarafından sosyal baskıya maruz kalıp gruptan dışlanabilir ve o da bulunduğu grubu kaybetmemek, etiketlenmemek için bağımlılık yapıcı maddeleri kullanabilir.” diyor.

SOSYAL MEDYADA GÖRDÜKLERİNİ NORMALİZE EDİYORLAR

Klinik Psikolog Gökhan Ergür sözlerini şöyle tamamlıyor: “Günümüzde artık bir şeyleri legalize etmek ya da satmak istiyorsanız sosyal medya fenomenleri ile anlaşmanız gerekiyor. İşe yaramayan ve hatta insan sağlığıyla oynayan çeşitli ürünler, insanların güvenini kazanmış sosyal medya ünlüleri tarafından pazarlanıp üreticilerine büyük kazançlar getiriyor. Çünkü yeni çıkan bir ürünün, oyunun veyahut uygulamanın reklamını sosyal medyada ne kadar çok yaparsanız o ölçüde kazanırsınız. Gençlerin sosyal medyada bağımlılık oluşturan maddelere daha az maruz kalması son derece mühim. Aksi halde bu ürünler gençlerin zihinlerinde normalize edilerek kullanım ihtimali artacaktır.”

KLİNİK PSİKOLOG  GÖKHAN ERGÜR KİMDİR?

23 Nisan 1989 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen Ergür, üniversite eğitimini İstanbul Bilim Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji bölümünde tamamlamıştır. Sonrasında yüksek lisans eğitimini ”Şiddet İçerikli Bilgisayar Oyunu Oynayan İkinci Kademe Öğrencilerinin Saldırganlık Eğilimlerinin ve Benlik Saygı Düzeylerinin İncelenmesi” başlıklı teziyle İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Klinik Psikoloji alanında tamamlamıştır. Doktora çalışmasına Yakın Doğu Üniversitesi’nde devam eden Ergür, şu an özel bir kurumda psikoterapi hizmeti vermekte ve İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi‘nde öğretim görevlisi olarak İletişim ve Tebliğ Psikolojisi Uygulamaları dersi vermektedir. Aylık edebiyat ve fikriyat dergisi İtibar‘ın yayın kurulunda bulunan Gökhan Ergür, üç aylık psikoloji dergisi Nefes’in yazı işleri müdürlüğü görevini sürdürmektedir. Çeşitli kitapların editörlüğünü yapan Ergür’ün “Üzüntüden”, “İnsaniyet Namına” ve “İncelikli Haytalar Albümü” isimli üç kitabı da mevcuttur. Ergür ayrıca, Türkiye Yazarlar Birliği’nin düzenlediği 11. Edebiyat Festivali’nde Deneme Büyük Ödülü‘ne layık görülmüştür.

Ähnliche Artikel

Überprüfen Sie auch
Schließen
Schaltfläche "Zurück zum Anfang"