Prof. Dr. Hakkı Keskin
Almanya Parlamentosu ve Avrupa Parlamenterler Meclisi eski üyesi,
Almanya Türk Toplumu Onursal Başkanı
Berlin, 22.2.2020
Şansölye Angela Merkel`e Irkçılığın Önlenmesine İlişkin Kamuoyuna Açık Mektubum
Hamburg Türk Toplumu Başkanı ve özellikle de Hamburg Eyalet Meclisi Milletvekili olarak, tüm göçmenleri korumak amacıyla “Irkçılığa Karşı Bir Yasa’nın” çıkarılması için yıllarca kararlı bir uğraş verdim. Hamburg Eyalet Meclisi komisyonlarında 1996’da bu konuda karar alındığı halde, Hamburg Eyalet Hükümeti “oy kaybı kaygısıyla” bu yasanın çıkmasını engelledi. Buna tepki göstererek yeniden milletvekili adayı olmadım.
Benim bu konuda Hamburg Eyalet Meclisi’ndeki kararlı yasa girişimimden 24 yıl sonra, bir ilk olarak Berlin Eyalet Parlamentosu “Irkçılığa Karşı Bir Yasa’yı (Landes Antidiskriminierungsgesetz) 4 Haziran 2020’de çıkarabildi. Buna seviniyorum. Bu yasayla devlet kurumlarındaki görevlilerin, polislerin; insanlara, geldiği ülke veya rengi nedeniyle ayrımcılık yapılması yasaklamakta ve bunu yapanlar hakkında yasal
kovuşturmanın önü açılmaktadır. Benim Hamburg için hazırladığım “Irkçılığa Karşı Yasa” daha kapsamlıydı.
19 Şubat 2020’de Almanya’nın Hanua kentinde tamamen ırkçı motifle aralarında Türklerin de bulunduğu dokuz kişinin oturmakta olduğu bir kahvede katledilmesi, Almanya kamuoyunda, Başbakan Merkel ve çoğu partilisi tarafından da büyük tepkilere neden oldu. Hıristiyan Birlik Partililerden ırkçılığa karşı ilk defa yoğun bir tepkinin gelmesinin önemli bir nedeni de kendi partilerinden olan Kassel Belediye Başkanı Walter Lübcke’nin, Haziran 2019’da ırkçılığa karşı tavrı nedeniyle
Naziler tarafından öldürülmesi olsa gerekir.
Şansölye Bayan Angela Merkel’e ırkçılığa karşı ivedi önlem alınmasına ilişkin uyarı niteliğindeki kamuoyuna açık aşağıdaki mektubu gönderdim:
Sayın Şansölye Bayan Merkel,
Hanau’da rasist bir saldırı sonucu öldürülenlere ilişkin yaptığınız konuşmada olaydan çok etkilenmiş olmanız, ırkçılık (rasizm) ve nefret konusundaki kesin tavrınız, size bu mektubu yazmama neden oldu. “Irkçılık zehirdir, nefret zehirdir. Bu zehir çok ama çok
insana yapılan cinayetlerin sorumlusudur.” Vurgu yaptığınız bu değerlendirme doğrudur.
Bu ilişkide, aşırı sağcı terör örgütü NSU tarafından işlenen cinayetlere (Bu cinayetlerde öldürülenlerin dokuzu Türk, biri Yunan asıllı ve biri de polis memurudur), Kassel Hükümet Başkanı Walter Lübcke’nin öldürülmesine ve Halle’de Musevilere yapılan saldırıya atıfta bulunuyorsunuz.
Sayın Şansölye,
Hoyerswerda’da 17 ve 23 Eylül 1991 tarihlerinde göçmen işçilerin ve siyasi sığınmacıların kaldıkları yurtlara yapılan rasist saldırılar, beni çok büyük hayrete düşürmüştü, şoke olmuştum. Orada ateşlerin sardığı yurdun görüntüsünü, 500
kadar kişinin alkışlarla desteklediği ve bu ırkçı saldırıya katıldığı görüldü. “Polis güçleri saldırıları engelleyemiyor. Alman medyası bu olay hakkında ayrıntılı yayın yaptı. Hoyerswerda’daki yabancı düşmanı ve (ırkçı) saldırılar, 1990’lı
yıllardan sonra tırmanarak süren cinayetlerin başlangıcı olmuştur.” benzeri bazı yorumlar, basında yer almıştı.
Bu son derece utanç verici ırkçı şiddet olaylarını, bundan 29 yıl önce yaşadık.
Gerçekten de Hoyerswerda’da yaşanan ırkçı saldırılar sonrası, rasistlerin ve faşistlerin yıldan yıla şiddet olaylarını tırmandırdığına tanık olduk. 1991’den 19 Şubat 2020’ye kadar Almanya’da 209 kişi ırkçılar tarafından katledilmiştir.
Kamuoyunda geniş yankı bulan birkaç örnek vermek isterim. 23 Kasım 1992’de Mölln’de uykudayken evleri ateşe verilen Aslan ailesinden üç kişi, 29 Mayıs 1993’te Sollingen`de yine uykudayken evleri yakılan Genç ailesinden beş kişi yaşamını yitirdi. Ayrıca, 18 Ocak 1996’da Lübeck’te, siyasi mültecilerin kaldığı evin kundaklanması sonucu on kişi, yine 22 Temmuz 2016’da Münih’te baskın yapılan bir evde dokuz kişi katledildi.
Bu yıl 19 Şubat 2020 de, Hanau’da dokuz kişi öldürüldü. Federal Başsavcının açıklamasına göre saldırganın; “koyu ırkçı (rasist) görüşlü” olduğu tespit edilmiştir. Bu cinayetlere bakıldığında Almanya, ırkçılıktan kaynaklanan şiddet olaylarında yeni bir tırmanışı yaşamaktadır.
Yüzlerce bilim insanı ve değişik mesleklerde çalışanlar, 1980’li yıllardan itibaren, ırkçılığın propagandasını yapanlara ve Hitler’i idol olarak görenlere karşı nasıl davranılması gerektiğini, yüzlerce bilimsel yayın ve verdikleri konferanslarla kamuoyuyla paylaştılar. Ben de bunlardan biriyim.
Lütfen bu görüşüme vurgu yapmama izin veriniz. Bilim insanlarının ve göçmen kuruluşlarının uyarıları ve önerileri, özellikle partiniz tarafından kısa bir süre öncesine değin ne yazık ki dikkate alınmadı ve değerlendirilmedi. Şimdi görüyorum ki, siz ve partinizdeki bazı yetkililer, ülkemizdeki ırkçılık ve nefret tehlikesini görmektesiniz. Buna seviniyorum.
Bu nedenle Sayın Şansölye, size çok ivedi olarak şu öneride bulunmak isterim. On yıllardır rasizm ve yabancı düşmanlığı alanlarında bilimsel araştırmalarda bulunmuş olan bilim insanları ve göçmen çatı kuruluş temsilcilerinden meydana gelen bir kurul oluşturulmalıdır. Bu kurulun yapacağı öneriler asla zaman kaybı olmaksızın uygulamaya konmalıdır.
Bir süre önce Thüringen eyaletinde yaşanan olaylardan gerekli sonucu çıkararak partinizin, ırkçı parti AfD’ye karşı kesin tavır alması gerekir. Eyalet Parlamentolarında ve Federal Parlamento’da temsil edilen bir partinin, bazı milletvekillerinin Musevi düşmanlığını, ırkçılığı ve nefreti savunarak göçmen kökenli insanlara ve Musevilere karşı politika yapmalarına asla izin verilmemelidir.
Almanya bir kültür ülkesidir. Ancak yine de Dünyada eşi benzeri olmayan bir Nazi geçmişe sahiptir. Gerekli duyarlığı göstererek ve önlemleri de alınarak antisemit, ırkçı ve göçmen halka karşı şiddet uygulamalarına artık izin verilmemelidir. Bu alanda ve konuda daha fazla kaybedecek zamanımız yoktur.
Saygılarımla.
Prof. Dr. Hakkı Keskin
Bu ırkçı ve hunhar saldırıda yaşamını yitirenlerin tüm yakınlarına başsağlığı diliyor ve acılarını içtenlikle paylaşıyorum.