Dr. Besime Halis: „Düşük risk grubundaki şeker hastalarının oruç tutmasında bir sakınca yoktur”
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Besime Halis, düşük risk grubundaki şeker hastalarının oruç tutmasında sakınca olmadığını belirterek, „Kronik böbrek yetmezliği olanların, kalp yetmezliği olan hastalarımızın, kalp damar hastalığı olan hastalarımızın, felç geçiren hastalarımızın oruç tutmasını önermiyoruz” dedi.
Ankara Atatürk Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Besime Halis, İHA’ya diyabet hastalarının oruç tutup tutamayacaklarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Dr. Halis. ’’Bizim için buradaki konu diyabetli hangi hasta oruç tutar, hangi hasta oruç tutamaz. Biz bunları kendi içinde risk olarak değerlendiriyoruz. Çok yüksek riskli gruptaki hastalar oruç tutamaz. Onun dışında gebelerin oruç tutmasını. diyabetik gebelerin oruç tutmasını önermiyoruz. Tip bir diyabeti olan çocukların oruç tutmasını önermiyoruz, diyalize girenlerin oruç tutmasını önermiyoruz, akut hastalığı olanların oruç tutmasını önermiyoruz, demansı olan hastaların oruç tutmasını önermiyoruz. Bunlar çok yüksek risk grubunda. Bir de yüksek risk grubunda olan hastalarımız var. Onların da oruç tutmasını önermiyoruz dedi.
„Yaşlı hastalar çok daha dikkatli olmalıdırlar“
70 yaşın üzerindeki hastaların oruç tutmasını önermediklerinin altını çizen Dr. Besime Halis, „Kronik böbrek yetmezliği olanların, kalp yetmezliği olan hastalarımızın, kalp damar hastalığı olan hastalarımızın, felç geçiren hastalarımızın da oruç tutmasını önermiyoruz“ diye konuştu.
„Düşük risk grubundaki şeker hastalarının oruç tutmasında bir sakınca yoktur“
„Peki kimler oruç tutabilir?“ diyen Dr. Halis, „Düşük risk grubunda olanlar. Bunlar Metformin kullananlar. Metformin uzun yıllardır kullanılan bir ilaçtır, güvenliği belirlenmiştir, hipoglisemi yapmaz. Pioglitazon kullananlar tutabilir. Hem bizim ülkemizde hem de dünyanın her yerinde yaşayan Müslümanlar oruç konusunda hassaslar ve oruç tutmak istiyorlar. Hekim olarak görevimiz onların bu isteklerine saygı gösterip, onlara yardımcı olup destek olmak. İnsülin kullanıp ya da Sülfonilüre dediğimiz insülin salgısını artıran ilaç kullananlar oruç tutmak isterse ne yapacağız? Özellikle bazal insülin dediğimiz günde tek doz insülin kullanan hastalarımızın bir miktar insülinlerinin azaltılmasını öneriyoruz. Karışım insülin dediğimiz insülin kullanan hastalarımızın da iftarda tam doz almalarını insülinlerini ama sahurda insülinlerini yarım doza düşürmesini öneriyoruz ya da çoklu insülin tedavisi alan hastalarımız var. Yani hastalarımız bazen şunu kaçırabilirler tekrar vurgulamak istiyorum; yemek yenilmeyecekse kısa etkili insülinlerin yapılmaması gerekiyor. Aynı zamanda tabii ki bizim oruç tutacak hastalarımıza şunu da söylememiz lazım, hipoglisemi yani kan şeker düşüklüğü 70’in altında ve kan şeker yüksekliği 300’ün üzerindeki değerler bizim için riskli değerler. Hastaya hipoglisemi ve hiperglisemi semptomlarını öğretmeliyiz. Hastalarımız yakın şeker takibi yapmalılar. İşte hipoglisemi semptomları neler hastanın bilmesi lazım. Açlık hissi, baş ağrısı, ellerde titreme, dudaklarda, dilde uyuşma, karıncalanma, kalpte çarpıntı hissi, bunları yaşadığı anda şekerini hemen ölçmesini istiyoruz. Eğer 70 ve altındaysa hastanın orucunu bozması gerekiyor ya da 300’ün üzerindeyse işte ne olur; hastada halsizlik olur, ağız kuruması olur, sık idrara çıkar. Bunları yaşarsa kan şekerini ölçmesini ve orucunu bozmasını öneriyoruz. Bunun dışında da daha sık, daha yakın kan şekerlerini takip etmesini hastalarınızdan öneriyoruz. Özellikle iftar ve sahur kısımlarında bol sıvı almalarını da talep ediyoruz. Bize en çok sorulan sorulardan biri iftarda hurma yiyebilir miyiz? Hastalardan çok gelen bir soru. Çünkü iftarda hurma yemek peygamberimizin bir sünneti ve hastalarımız da bunu yapmak istiyorlar, elbette yiyebilirler. 2-3 taneye kadar hurma yenilebilir, hurma glisemik indeksi düşük bir gıdadır. 2-3 taneye kadar yenilmesinde bir sakınca yoktur. Teravih kılabilir miyiz diye hastalar soru soruyorlar. Elbette ki teravih namazını da kılabilirler. Zaten biz Ramazan’da da aktif bir yaşam, özellikle sahur ve iftar kısmında aktif bir yaşam, hareketli bir yaşam öneriyoruz. Kılabilirler ancak yine sıvı alımını teşvik ediyoruz. Hastalarımız oturup kalkarken hipotansiyon yaşamıyorlarsa, başları dönmüyorsa, genel durumları iyiyse teravih namazını da kılabilirler“ değerlendirmesinde bulundu.
„Sahur vaktinin son saatlerinde sahur yapılmalıdır“
Sahur konusunda tavsiyelerde bulunan Dr. Halis sözlerini şöyle sürdürdü:
’’Sahurda özellikle sahurun son saatleri içerisinde yemek yemelerini öneriyoruz. Her zamanki gibi kahvaltı tarzında diyetlerine uyarak yemek yiyebilirler. Bol sıvı almalarını öneriyoruz. Özellikle sıcak iklimlerde yaşayan hastalarımız için bizim en büyük önerimiz sıvı almaları. Yeterli sıvı miktarı alıp, her zamanki yedikleri miktarda kahvaltı şeklinde özellikle protein ağırlıklı beslenirlerse, karbonhidrat tarzı yiyeceklerden uzak dururlarsa, bu tarz yiyecekler onları gün boyu da tok tutacaktır.’’