Avusturya’da Arap Aleviler ve Yaşam Felsefeleri
“İNSANLAR, YA DİN KARDEŞİNDİR VEYA YARADILIŞTA BİR EŞİNDİR”
Die Brücke: Avusturya’da yaşayan Arap Alevileri’nin bir kanaat önderi ve Türkiye’deki Kilikya Nehir Arap Alevileri Derneği’nin başkanı olarak Aleviliği bize tanımlar mısınız?
Ahmet (Verde) Özuğurlu: Alevilik; tüm varlıkların yaratıcısı, vasıflanmaktan münezzeh yani arı, her şeye kadir tek olan Allah’a inanmaktır. Alevilerin dini İslam, kutsal kitabı Kur’an – ı Kerim ve kıbleleri de Kâbe’dir. Alevilik; Hz. Âdem’den bu yana Tevrat, Zebur, İncil, Kur’an ve sahih hadislerde adı geçen tüm peygamberleri hak bilir ve son peygamber olarak da Hz. Muhammed’i (s) kabul eder. Hz. Muhammed, İmam-ı Ali, Hz. Fatıma ile Onların soyundan gelen masum İmamlar hüccet, yani dinin delilleri ve uygulayıcılarıdır. Dini yetkiler, kayıtsız şartsız, Hz. Âdem’den bu yana tüm peygamberlerin pak soyundan gelen Ehlibeyt’tedir (a). Ehlibeyt (a); Al-i İmran suresi 61. Ayetiyle Allah tarafından “seçkin”, Ahzap Suresi 33. Ayetiyle Allah tarafından “masum (hatasız)” ilan edilmiş, Şura Suresi 23. Ayetinde sevgileri ve daha pek çok ayette itaatleri farz edilmiş ve Allah’la kul arasındaki irtibat olan namazlarda (ibadetlerde) da zikirleri (anılmaları) şart koşulmuştur.
Bu nedenle Peygamberimiz Hz. Muhammed (s), onları Kur’an’la bir anmış ve şöyle buyurmuştur: “Kendimi, çağrılmış ve icabet etmiş gibi görüyorum. Ben sizin aranızda her biri diğerinden yüce/önemli iki emanet bırakıyorum: Gökten yere uzanan bir ip olan Allah’ın kitabı ve soyum Ehlibeytim. Onlar, Havuz (Kevser) başında tekrar bana dönünceye kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır. Bakınız benden sonra onlara nasıl davranacaksınız”. Yine, Peygamberimiz (s) şöyle buyurmuştur: “Ehlibeytimin içinizdeki misali ‚Nuh‘un gemisi‘ gibidir; bu gemiye binen kurtulacak binmeyen boğulup gidecektir. Ve onların misali ‚hitta kapısı“ gibidir; her kim (o kapıdan) girdiyse kurtulmuş, girmeyen ise helak olmuştur.” Peygamber’in (s) hak dini, İmam-ı Ali ve soyundan gelen Masum İmamlar (a) aracılığıyla günümüze ulaşmıştır. Yegâne hak yol, yegâne hidayet yolu budur. Bu nedenle Peygamber Ra’d Suresi’nin 7. Ayeti indiğinde elini göğsüne koyarak “Ben uyarıcıyım” dedikten sonra, eliyle İmam-ı Ali’nin omzuna vurarak “Ey Ali! Sen hidayete erdiricisin, benden sonra hidayete erenler seninle hidayete ererler” buyurmuştur.
Bu nedenle Peygamber, “Her kim benim gibi yaşamak ve benim gibi ölmek ve cennete girmek isterse, benden sonra Ali‘yi ve zürriyetini veli edinsin“ demiştir. Böylece Ehlibeyt’ten olan Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği din, yine ancak Ehlibeyt İmamlarının rehberliğiyle anlaşılabilir (kemale erer). Yani Peygamberlik ve İmamet birbirini tamamlayan iki ilahi makamdır.
Die Brücke: Sayın Özuğurlu, dikkatimi çeken şu, kendinizi ve derneğinizi Arap Alevi olarak nitelendiriyorsunuz. Peki, Arap Aleviliği nedir?
Ahmet (Verde) Özuğurlu: Yukarıdaki tanımlamalara ek olarak; Arap Aleviler On İki İmam’a Muhammed b. Nusayr (a) aracılığıyla bağlanırlar. Muhammed b. Nusayr (a) yeni bir din kurmamıştır. Yeni bir mezhep kurmamıştır, kendisi de tamamıyla hak imamlara bağlı has bir Alevi’dir. Muhammed b. Nusayr üç imamı görmüş, ikisinin hizmetinde bulunmuş ve onlardan aldığı öğretiyi üzerinde hiçbir değişiklik yapmaksızın bizlere aktarmıştır. İmamlardan bizlere, sadece zahiri ilimleri değil, bu ilimlerin ifade ettiği felsefeyi de en doğru, en saf şekilde aktarmıştır. Dolayısıyla hem Arap Aleviler’in önderi olan Muhammed b. Nusayr hem de Arap Aleviler doğrudan Hz. Muhammed’e (s) Ehlibeyt’e (a) ve On iki İmam’a tavizsiz bağlıdırlar.
Die Brücke: : Peki Avusturya Hükümeti tarafından Alevilerin resmen İslami bir inanç toplumu olarak tanınmaları ne tür yenilikler getirdi?
Ahmet (Verde) Özuğurlu: Aleviliğin yasal kabulü sonrası Arap Alevilerin temsilcisi olarak Arap Alevilerin öncülüğündeki ALEVI Kurumu Avusturya Hükümeti tarafından Avusturya’daki Arap Aleviler’in temsilcisi olarak onaylandı. 1400 yıldır süre gelen bu uzun yürüyüşte Arap Alevilere bu gücü veren inanç öğretilerinin güzelliğidir. Avusturya Devletinin adalet terazisi de inanç önderlerimizi artık diğer inanç önderleriyle devlet düzeyinde eşit konuma getirmiş ve yasal olarak eşit statüye kavuşmuşlardır. Avusturya Devlet Başkanı’nın verdiği uluslararası resepsiyonlara ALEVI İnanç önderi, diğer tanınan Din toplumlarının başkanlarıyla birlikte davet edilmektedir. Yasal tanınma sonrası Avusturya Dışişleri ve Uyum Bakanlığı tarafından, ALEVI Kurumu ile birlikte Muharrem ayı, Matem oruçları süresinde geleneksel olarak ”Muharrem Oruç açma programı” düzenlenmektedir. Avusturya’da yaşayan Alevi inancına mensup Canlar artık resmi dokümanların (İkamet belgesi, Okul Karnesi, Doğum Belgesi, Evlenme Cüzdanı vb.) Din hanesinde “ALEVI” yazma hakkına kavuştular. Böylelikle Alevi Canların Sünni cemaatlerin oluşturduğu IGGiÖ tarafından temsiliyetine son verilmiştir. Avusturya’da Alevilerin ibadethaneleri yasal inanç merkezi olarak kabul edilmiştir. Kilise, Sinagog ve Camilerle aynı eşit yasal statüye kavuşmuştur. İslam yasası kapsamında önemli bir gelişme de önemli Alevi kutsal günlerinin yasada yer almasıdır. Bu kapsamda beş önemli Alevi inanç günü kabul edilmiştir: Bunlar, Aşure günü, Nevruz Bayramı, Hızır Orucu, Kurban Bayramı ve Gadir Hum’dur (Velayet Bayramı). Avusturya Eğitim Bakanlığı’nın, Avusturya’nın tüm Eyalet Milli Eğitim Müdürlükleri ve de tüm okul müdüriyetlerine iletmiş olduğu genelge doğrultusunda okula giden Alevi öğrenciler Alevi İnanç günlerinde (Kurban Bayramı, Aşure günü, Hızır orucu, Nevruz ve Gadir Hum Bayramında) resmi izinli sayılmaktadırlar. Güncel olarak Avusturya’nın en seçkin üniversiteleri olan Viyana ve Innsbruck üniversitelerinde Alevilik üzerine bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Tüm Alevi canlarımıza bu hakları tanıyan Avusturya hükümetine tüm Alevi Canlar adına teşekkür ediyorum. Ayrıca, merkezi Türkiye’de Mersin’de olan Kilikya Nehir Derneği dünyadaki ilk ve tek Arap Alevi Araştırma ve Uygulama Enstitüsünü kurmakta ve bununla ilgili inşaat çalışmaları devam etmektedir. Söz konusu enstitümüz Avusturya’daki Arap Alevi İnanç Toplumu dahil olmak üzere bütün dünyadaki Arap Alevilere inanç ve kültür konularında hizmet verecek şekilde tasarlanmıştır.
Die Brücke: Peki inancınızı nasıl yaşıyorsunuz, yaşam felsefenizi okurlarımız için tanıtabilir misiniz?
Ahmet (Verde) Özuğurlu: Arap Aleviler, İmam-ı Ali’nin (a); “İnsan denince akla iki kişi gelir, ya din kardeşin veya yaratılışta bir eşin” sözünü şiar edinmişlerdir. Birleşmiş Milletler eski genel sekreteri Kofi Atta Annan tarafından da dünya siyasetçilerine İmam Ali (a)’nın bu sözüyle dünyada barış ve huzur çağrısında bulunulmuştur. İnsan Hakları, demokrasi ve adalet gibi evrensel değerler Arap Alevileri’nin olmazsa olmazıdır. Arap Alevileri’nin bu yaklaşımı ve siyasal İslam’a karşı mesafeli net duruşları, tarih boyunca baskı görmelerine hatta katledilmelerine neden olmuştur. Aynı baskı ve tehditler günümüzde devam etmektedir. Arap Alevilerde dini yaşam şekilsel olmaktan çok manevidir. Dini yaşamları siyasetten tamamen arıdır. Bu da onların diğer toplumlarla uyum içerisinde yaşamalarını, yaşadıkları tüm ülkelerde vatanseverlikleri ve kanunlara uygun bir yaşam sürmeleriyle diğer pek çok inanç toplumundan ayrılmalarını sağlar. Böylece içerisinde bulundukları toplumun barış ve kardeşlik gibi evrensel değerlerine büyük katkıda bulunurlar.
Die Brücke: Sayın Özuğurlu, hem Avusturya hem de Almanya başta olmak üzere Avrupa genelinde ve şimdilerde, kendilerini bir yandan “Alevi” hem de bütün Alevilerin temsilcisi olarak tanımlayan diğer yandan “Ali’siz Alevilik”i savunan kesimler var. Bu konuda bizi aydınlatır mısınız?
Ahmet (Verde) Özuğurlu: Özellikle Avrupa’da yeşermiş ve sonradan Türkiye’ye gelmiş olan ve Aleviliği İslam dışındaki kaynaklara dayandıran “Ali’siz Alevilik” anlayışı asla kabul edilemez. Bu anlayış, Aleviliğin bir inanç sistemi olmaktan çıkarılıp siyasi ve etnik bir hale getirilme çabalarından başka bir şey değildir. Yazılı kaynaklarda kesin olarak yer aldığı gibi, Alevi ismi, Hz. Muhammed (s) döneminde ve On İki İmam (a) döneminde de kullanılmaktaydı. Dolayısıyla Alevi ismi, tamamen Arapça bir kelimedir ve “Ali taraftarı, Ali’ye tabi olan” anlamındadır. Bir kavram olarak da, İslam Peygamberi’nin (a) emri doğrultusunda, kayıtsız şartsız İmam-ı Ali’nin (a) velayetinin altına girmeyi ve O’nun yaşam felsefesini kabullenmeyi ve amaç edinmeyi ifade eder. Dolayısıyla “Ali’siz Alevilik” tabiri kendi içinde çelişkilidir, çünkü Ali yok ise Alevilik de yoktur. Alevi isminin ses benzeşmesi nedeniyle başka kadim dinlere dayandırılması son derece zorlamalı ve bilimsel olmaktan uzaktır.
Die Brücke: Peki bu durumda, Alevilerin Avusturya’daki temsilcileri kimlerdir?
Ahmet (Verde) Özuğurlu: 1912 tarihli Islam yasasına dayalı olarak kurulan Avusturya Islam Toplumu’nun (Islamische Glaubensgemeinschaft in Österreich – IGGiÖ) kısaltılmış Din ibaresi -sünni-“Islam“ dır. Böylelikle, Avusturya’da resmi ikamet hakkına sahip olan ve resmi evrağının (İkamet belgesi, Okul Karnesi, Doğum Belgesi, Evlenme Cüzdanı vb.) Din hanesinde “Islam“ ibaresi yazan Aleviler dahil tüm Müslümanların yasal ve tek temsilcisi IGGÖ görünüyordu.
Bu yanlışlık Avusturya Hükümet tarafından düzeltilmiştir. Avusturya Cumhuriyeti Başbakanlık Kültür Dairesi 5 Haziran 2018’de İslami inançlara ilişkin 23. Kanun maddesinin 4. Fıkrasına dayanarak Arap Aleviliğini ve Avusturya Arap Alevilerini (Arabisch Alevitische Glaubensgemeinde Österreich) islâmi-dini bir topluluk, Avusturya Arap Alevilerini de Avusturya Arap Alevi Toplumu’nun temsilcisi ve muhatabı olarak kabul etmiştir. Bu karar ve resmi tanıma dünyada bir ilktir. Bu bağlamda Avusturya Hükümeti’nin inanç özgürlüğü konusundaki objektif yaklaşımı bütün ülkelere örnek olmalıdır ve takdire şayandır.
Nitekim Viyana Yüksek Mahkemesi ve Avusturya Cumhuriyeti Başbakanlık makamı Avusturya Arap Alevi Toplumu kanaat önderleri ve temsilcileri tarafından sunulan bilimsel tarihsel ve kültürel bilimsel belgelere dayanarak Avrupa Aleviler Federasyonu’nun Avusturya’da Alevileri temsil yetkisi olmadığına karar vermiştir. Dolayısıyla, Arap Alevilerin Avusturya’daki tek temsilcisi “Avusturya Arap Alevileri İnanç Toplumu” dur. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu toplum Avusturya resmi makamları tarafından onaylanmış tek temsilcidir. Bu durumda, bizleri temsil ettikleri iddiasında olan ve özellikle de “Alisiz Alevilik” i savunan hiçbir kurum veya kuruluş, ne resmen ne de itikâdi (inançsal açıdan) bizi temsil edemez. Bu nedenle bu konuda yaptıkları beyanatlar yok hükmündedir ve bizi asla bağlamamaktadır.