İlişkileri üzerinde savaşların uzun süre etkin olmasına rağmen, Avusturya ve Türkiye arasındaki ilişkiler, Habsburg Monarşisi ile Osmanlı İmparatorluğu arasında ilk diplomatik karşılaşmaların gerçekleştiği 15. yüzyılın sonlarına kadar uzanıyor. 1547’den itibaren Habsburg’lu İmparatorlar, zaman zaman kesintiler olsa da, Konstantinopolis’e Büyükelçiler göndermiş. 18. yüzyıl itibariyle, Habsburg İmparatorluğu’nun Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunan Konsolosluklarının sayısı, 1877 yılına kadar 101’e (19’u bugünkü Türkiye bölgesi üzerinde bulunmakta) yükselmişti. Osmanlı İmparatorluğu, 18. yüzyılın sonuna kadar Avrupa’da Geçici Temsilciliklerle temsil edilmekteydi. Kalıcı Temsilcilikler Sultan Selim III. (1789 – 1807) döneminde kuruldu; Osmanlı İmparatorluğu’nun Viyana’da yaşayan ilk Büyükelçileri 1790’lı yıllarda geldi.
Osmanlı İmparatorluğu ile ilişkilere verilen büyük önem, günümüzün Viyana’daki Diplomatik Akademisi’nin öncüsü olan İmparatorluk-Kraliyet Doğu Dilleri Akademisi’nin (“Doğu Akademisi”) kurulmasıyla da 1754’te İmparatoriçe Maria Theresa tarafından kanıtlanmıştır. Akademi diplomat yetiştirmek için hizmet veriyordu. Osmanlıca-Türkçe birinci zorunlu yabancı dil idi. “Doğu Akademisi” mezunu, diplomat, çevirmen ve oryantalist Joseph Freiherr von Hammer-Purgstall (1774-1856), günümüzde hala en temel çalışma olarak kabul edilen “Osmanlı İmparatorluğu Tarihi” adlı on ciltlik bir eser meydana getirdi.
Diplomasi, ekonomi, bilim ve kültür alanlarında ki ilişkiler 19. yüzyılda yoğunlaştı. Ticaret hacmi 1830-1913 yılları arasında istikrarlı bir şekilde arttı ve dört katına çıktı. Birinci Dünya Savaşı’na kadar Avusturyalı Lloyd, Doğu Akdeniz ve Karadeniz’in en önemli denizcilik şirketi oldu. Ayrıca, Avusturya Postası‘nın çok sayıda şubesinin bulunduğu, Osmanlı hakimiyeti altındaki Levante’ye posta taşımacılığını yürüttü. 19. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’daki Avusturya St.George Hastanesi (1872) ve Avusturya St.George Koleji (1882) kurulmuş, Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün Efes’teki (1895) kazı çalışmaları başlamıştır.
Birinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra ve Habsburg Monarşisi ile Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından ilişkiler yeniden düzenlendi. 28 Ocak 1924’te, Avusturya Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti, iki ülkenin “uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak diplomatik ilişkiler kurmayı kabul ettiklerini” onaylayan bir dostluk anlaşması (391/1924 sayılı BGBI) imzaladılar. 1923 yılında Türkiye’nin Başkenti ilan edilen Ankara’da modern bir altyapı kurulması, 20. yüzyılın ilk yarısında Avusturyalı mimarların çalışmalarıyla, özellikle Clemens Holzmeister (1886-1983) ile yakından bağlantılıdır. Holzmeister, 1927’den beri Ankara’da çalışıyordu; farklı yapıların yanı sıra, Parlamento Binası‘nın, çeşitli Bakanlıklar‘ın, Yargıtay’ın, Türkiye Merkez Bankası‘nın, o zamanki Cumhurbaşkanlığı Konutu‘nun ve 1935’te tamamlanan Avusturya Büyükelçiliği‘nin binasının planlanması ve inşasından sorumluydu.
Avusturya ile Türkiye arasında imzalanan ikili anlaşmaya dayanarak, Avusturyalı şirketler 1964’ten beri Türkiye’den binlerce insanı istihdam etmek üzere davet ediyor. O zamandan beri Türkiye’den gelen göçmenler, Avusturya’nın ekonomik başarısına önemli katkılarda bulunmaktalar. Avusturya’da yaklaşık 270.000 Türkiye kökenli insan bulunmakta. Bu insanlar ya Türk Vatandaşı ya da Türkiye kökenli Avusturyalı Vatandaşı. İki ülke arasında canlı bir bağlantı oluşturarak toplumsal ve kültürlerarası diyalog açısından olduğu kadar genel olarak ikili ilişkilerde de önemli bir etken teşkil etmektedirler.
Türkiye uzun zamandır Avusturya için bir seyahat ve tatil yeri olarak da önem taşımaktadır. Avusturya’dan çok sayıda gezgin ve turist her yıl ülkeyi ziyaret ediyor (2019’da: 301.300 kişi). Giderek daha fazla Avusturyalı, Türkiye’deki yerleşim yerlerini ikinci ikamet veya yaşlılık dönemleri için ikamet yeri olarak tercih ediyor.
Kaynak : Türkiye Avusturya Büyükelçiliği