PONTUS MESELESİ
Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran’ın Kalemi’nden
Yunanistan, Türkiye’yi içeride ve dışarıda yıpratmak amacıyla her türlü yıkıcı ve bölücü unsura destek vererek, zaman zaman bazı tarihi gerçekleri de saptırarak sözde bir Pontus meselesi yaratmaya çalışmaktadır.
Nedir Pontus Meselesi?
Pontus meselesi aslında Yunanistan ve Yunanistan dışındaki Rumların büyük idealinin (Megali idea) önemli bir parçasıdır.
Megali İdea, Rigos Ferraros adlı Filistin kökenli bir Yunanlı şair tarafından 1791’de Bükreş’te yayınlanmıştır. Yaynlanan bu metin ilk Megali İdea Haritası ve programıdır. 1796 yılında Viyana’da basılmış ve daha sonra bu harita Yunan yayılmacılığının temel belgesi ve hedefi haline gelmiştir.
Yayınlanan harita ve belgelerdeki hedefler şu 10 maddede özetlenenilir:
- 1-Osmanlı Devletindeki Yunanların bağımsızlığını sağlamak,
- 2-Epir ve Makedonya’nın (Selanik dahil) ilhakını sağlamak
- 3-Trakya‘nın ( Batı ve Doğu dahil) illhakını sağlamak
- 4-Ege adalarının ilhakını sağlamak.
- 5-Oniki Ada’nın ilhakını sağlamak,
- 6-Girit Adasının ilhakını sağlamak,
- 7-Kıbrıs Adasının ilhakını sağlamak,
- 8-Batı Anadolu’nun ilhakını sağlamak,
- 9-Karadeniz’de Pontus Rum devletini yeniden kurmak,
- 10-Son olarak, İstanbul’u ele geçirerek Bizans İmparatorluğu’nun yeniden ortaya çıkarılmasını sağlamak.
Megali İdea’nın bu hedeflerini gerçekleştirmek için 1814 yılına kadar Avrupa’nın çeşitli kentlerinde değişik örgütler kurulmuştur. Bunlardan en etkili olanı, 1814 yılında Rus Çarı I. Aleksandr’ın yaveri Aleksandr İpsilantis tarafından kurulan Filiki Eterya’dır. Odessa’da kurulan Filiki Eterya’nın ilk hedefi, Yunanistan’ın bağımsızlığını elde etmek ve daha sonra Megali İdea haritası içindeki hedefleri gerçekleştirmekti.
Filiki Eterya’nın ilk hedefine ulaşarak, Yunan isyanını başlatması ve 1821 İsyanı sonrasında bağımsız Yunan devletini kurmasından sonra, 1894 yılında Atina’da Yunan ordusu içinde Etniki Eterya örgütü kurulmuştur.
Filiki Eterya’nın 1876 yılında dağıtılmasından sonra kurulan Etniki Eterya’nın amacı ise Girit’in, Trakya ve Batı Anadolu’nun Türklerden alınmasıdır.
1919 yılına kadar faaliyet gösteren bu derneğin, İstanbul’da da Kordus Derneği adlı (Rum Göçmenleri Merkez Komitesi) patrikhaneye bağlı bir kolu vardı.
Etniki Eterya’dan sonra, onun devamı niteliğinde ve aynı amaçları güden „Mavri Mira“ adlı örgüt Türkiye için 1. Dünya Savaşı sonundaki parçalanmaya karşı mücadelenin başlangıç yılı olan 1919 yılında kurulmuştur. 1922 yılına kadar faaliyetlerini sürdüren bu örgüt de, kaos, kargaşa ve belirsizlik ortamından yararlanarak diğer örgütler gibi Megali İdea hedefleri doğrultusunda Anadolu’nun istilası, Pontus devletinin kurulması, Yunan-İngiliz; Yunan-Ermeni işbirliğinin sağlanması için çalışmak olmuştur.İstanbul’da kurulan bu örgüt, Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşmasının ardından 1922’de dağıtılmıştır.
Derneklerin adı değişmiş ama amaçları hep aynı kalmıştır. Etniki Eterya derneğinin 1894’deki bir bildirisinde de şu ifadeler var:”·…Ezeli ve ebedi düşmanımız Türklerdir. Megali İdea’yı gerçekleştirmek için savaş esastır.Mukadder olan vaktin gelmesinden sonra, ezeli ve ebedi düşmanımız Türklere taarruz edilecektir.Tanrının yardımı ile Megali İdea kesin olarak gerçekleşecektir.”
Rigas Ferreros’un, Filiki Eterya’nın ve Etniki Eterya‘nın görüşleri bu şekilde Yunan Meclislerine yansıdıktan sonra siyasetçiler de bunları uygulama alanına sokmaya çalışmışlardır.
Mesela Venizelos, 1906’da açıkladığı „Büyük Yunanistan“ programını, 1922’de Türk Kurtuluş Savaşı ile bozguna uğratılmasına kadar sürdürmüştür. Yunanistan’da 1909 ihtilaninin ardından 18 Ekim 1910’da iktidara gelen Venizelos, Megali İdea hedefleri doğrultusunda şu programı uygulamaya koymuştur:
· Ege Denizi Yunan denizi olacak
· İki kıtaya ve 5 denize açılan Yunanistan gerçekleşecek
· Yunanistan’ın bir ayağı Avrupa’da, bir ayağı Asya’da olacak
· Bizans İmparatorluğu yeniden kurulacak.
Venizelos Yunanistan’ı, bu amaçları doğrultusunda sürekli olarak yayılmaya teşvik etmiştir.
Yunanistan, bu süre içinde Avrupa’nın en büyük Türk kenti olan Selanik’i ve 1908 yılında da Girit’i kendi topraklarına katmıştır.
Bu gelişmelerden sonra Venizelos, „Büyük Yunanistan“a olan inancını dile getiren Venizelos Yunan İçişleri Bakanı Emanuel Repulis’e şöyle diyecektir:
„Şimdi artık gözlerimizi doğuya ( Anadolu’ya)çevirme zamanı geldi.“
Venizelos, 1. Dünya Savaşı sonrasında Paris Barış Konferansı’na 30 Aralık 1918’de sunduğu toprak isteklerinde, Megali İdea hedefleri doğrultusunda şu bölgeleri talep ediyordu:
1) Kuzey Epir (Güney Arnavutluk), 2) Batı ve Doğu Trakya (İstanbul dahil),
3) Batı Anadolu (Bursa, İzmit, İzmir, Aydın ve civarı), 4) İmroz, Bozcaada, Sakız, Rodos, Oniki Ada, Meis,
5) Pontus, 6) Kıbrıs.
Yani Karadeniz’de bir pontus devleti kurma hayali Yunanistsn ve Rumların temel hedeflerinden biridir.
Biz buna Pontus Meselesi diyoruz .
Pontus Meselesinin özü kısaca şudur:
M.Ö. Karadeniz’de bir Pontus krallığı kurulmuştu. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden sonra buraya da sefer düzenlemiş ve 15.08.1461’de Pontus Krallığına son vermiştir.
Yunanistan ve Rumlar bunu hiç unutmamışlardır. Fırsat çıktığını düşündükleri anda da harekete geçmişlerdir.
Yunanistan son dönem Pontus faaliyetlerini 1980’ lerden sonra hem kendi ülkesinin hem Avrupa’nın ve daha sonra dünyanın gündemine taşımaya başlamıştır.
Özellikle 1985 den sonra bu mesele Avrupa’ya taşınmıştır. Çünkü 1979 da Ermeniler Türk Elçiliklerine saldırılara başlamışlardı. Rumlar Ermenilerin faaliyetlerinin dünyada duyurulduğunu görünce, 1985’den sonra planlı bir şekilde Pontus meselesini gündeme taşıdılar. Ermeni meselesinde Ermenilerin dünyayı tek taraflı ikna etme çabasının kısmen başarılı olması Yunanlıları harekete geçirmiştir.
Yunanların iddiaları nedir? Yunanistan ve Rumların Pontus iddiası özetle şudur:Karadeniz bölgesinde, Kuzey Anadolu’da Rumlar yaşıyordu. Türkler 1919 ile 1923 arasında bu bölgedeki Rumları etnik temizlik amacıyla katlettiler. Buradaki Rumların sayısı 360 bindi.
Bu iddialar bilimsel olarak doğru değildir. Çünkü bölgede yaşayan 360 bin Rum yoktu. Patrikhane kayıtlarına göre 1919-1920’lerde Karadeniz bölgesinde yaşayan Rumların sayısı 260.313’tür. ABD’li tarihçi Justin Mc Carthy nüfusla ilgili çalışmasında Patrikhane kayıtlarına dayanarak bu rakamı veriyor.
Ayrıca Milli Mücadele sırasında bölgedeki Rum çeteleriyle mücadelede eden Sakallı Nurettin Paşa Merkez Ordusu komutanıydı. O, bölgedeki valilerden Karadeniz bölgesindeki Rumların nüfusunun bildirilmesini istemiştir. Nurettin Paşa aldığı nüfus sayılarına dayanarak bölgedeki Rumların sayısını 270 bin olarak bildirmiştir. Resmi belgelerdeki rakamlar aşağı-yukarı birbirini doğrulamaktadır.
Bu sayının 180 bini milli mücadele döneminde Karadeniz bölgesinden Yunanistan’a göç etmiştir.
30 bini Rusya, ABD, Kanada ve Avrupa’ya göç etmiştir.
Aradaki fark da kayıtsız olan, göç ve savaş sırasında kaybolan savaş mağdurlarıdır. Elbette bu bölgede de hem Türklerden hem hem Rumlardan hayatını kaybedenler vardır.. Ancak bir savaşta tek taraflı olarak kayıplara ve olaylara bakılmaz. Tek taraflı bakarsanız kolayca, baktığınız yere göre, karşı tarafı katliamla suçlayabilirsiniz.
İşte Yunanistan bu meseleyi siyasi olarak sürekli gündeme getirmektedir. Yunanistan’ının 1985’den sonra attığı adımlara bir bakarsak ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılabilir :
Yunanistan’da
• 1989’da Pontus Etütleri Enstitüsü Atina’da kuruldu. Burada Rumların sayısı, ne kadarının hayatını kaybettiği, kalanların nerde yaşadığı gibi konular araştırılmaktadır.
• 1990 da Pontus Radyosu kuruldu. Bu radyoda sürekli Pontus propagandası yapılmaktadır.
• 1990 sonrasında arka arkaya çok sayıda Pontus dernekleri hem Yunanistan’da hem de Yunanistan dışında kuruldu. Yunanistan ve Yunanistan dışındaki Rumların 300 den fazla Pontus derneği vardır. 11 federasyon, 2 konfederasyon kurmuşlardı.
• Ayrıca bu derneklere maddi kaynak oluşturmak için Pontus Küçük Asya Bankası adıyla bir bankaları vardı.
• Sürekli bu konuda Yunanistan içinde ve dışında ücretsiz propaganda amaçlı kitap, broşür dağıtılmaktadır.
-1993’te Sümela’lı Meryem Ana Vakfını kurdurlar. Vakfı Atina’da açan dönemin başbakanı Mitçotakis’dir.
-Bir Müze olarak kullanılan Trabzon – Sümela Manastırı’nda ayin yapma iznini almayı başaran bu vakıftır.
-Devlet desteğiyle önce Yunanistan’da Sümela ve Pontus meselesini çok canlı tutmuştur.
-Kuruluşunun birinci yılında, 1994’te, Yunanistan Parlamentosundan çıkardığı bir kararla her 19 Mayıs gününü resmi olarak sözde “Pontus Rum Soykırımını Anma Günü” ilan ettirmiştir.
-Kurulduğu günden itibaren bu vakıf gayri resmi gruplar halinde Sümela’ya turistik geziler düzenlemektedir. -Karadeniz bölgesine gelen Yunan vatandaşları, Sümela ve Pontus meselesine ellerinde Pontus haritaları, hem bölgeyi köy köy gezmek hem de Sümela Manastırını ziyaret etmekle işe başladılar.
-Sümela vakfı 2000’li yıllardan sonra meseleyi uluslararası boyuta taşıdı. Özellikle ABD’de 8 eyaletin sözde “Pontus Soykırımını” tanıdığını belirtelim.
-Sümela vakfının bir başka faaliyeti de Pontus anıtları diktirmektir. Birkaç yerde bunu başarmışlardır.
-2000’li yıllardan sonra hız kazanan bu faaliyet özellike Selanik’e 2 anıt diktirmiştir. Birinci anıt 2005 yılında, ikinci anıt ise Türkiye başbakanın Selanik’i resmi ziyareti sırasında dikilmiş ve bazı olaylar yaşanmıştır.
-Sümela vakfı 2008 yılından itibaren ise, AB’nin de desteğiyle ile, Sümela’da Manastır’da ayin yapma izni için yoğun faaliyetlere başlamıştır.
2009 ve sonrasında da Ayin yapmaya başlamışlardır. Son yıllarda Manastır bakım ve tadilata alındığından şimdilik ayinlere ara verilmiştir.
-Sümela vakfının ve Pontus derneklerinin bir başka faaliyeti de bölgedeki Türk çocuklarından lise çağında olanların bazılarını “burs veriyoruz” görüntüsü ile Yunanistan’a götürüp orada genç çocuklara “Pontus eğitimi” vererek bu çocukların kafalarını karıştıran propagandalar yapmaktır.
Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran,
AHBV-Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi
-Bölgeden götürülen 50’nin üzerinde Türk çocuğuna Yunanistan’da Pontus eğitimi verildiği basında ve istihbarat raporlarında da yer almıştır.
Görüldüğü gibi Yunanistan’ın Pontus meselesinde son 30 yılda yoğun bir çabası vardır.
Ama yalan ve propaganda sonsuza kadar sürmez.
Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır.