Neden geçmişe takılıp kalıyoruz?
Sosyal çevremizden, internet ortamından son zamanlarda sıklıkla şunu duyarız: “Neden hep aynı şeyleri yaşıyorum?” Geçmişin sürekli tekrar ettiğinden, geçmişte deneyimlediği benzer olayların hayatında tekrar tekrar sahnelendiğinden yakınan insanlar bu durumun nedenlerini merak ederken kurtulmanın da yollarını arıyorlar. Psikolog Dilara Tahincioğlu ile geçmişe neden saplanıp kaldığımızı, geçmişin neden tekrar ettiğini ve neden sürekli aynı olayları yaşadığımızı konuştuk.
Sena SUBAŞI
“Neden hep aynı şeyleri yaşıyorum?”, “Geçmişte yaşadıklarım ya da tanıştıklarım neden peşimi bırakmıyor?”, “Acaba bir kısır döngüde miyim?”, “Neden tüm bunlar hep beni buluyor?”… Tüm bu soruları zaman zaman hepimiz kendimize soruyor ve yanıtlar arıyoruz. Benzer özelliklere sahip kişileri bulduğumuzu, sürekli aynı olayların başımıza geldiğini düşünüyoruz. Peki, tüm bu durumların geçmişimizle bir bağlantısı olabilir mi? Geçmişin sürekli tekrar ettiğinden, geçmişte deneyimlediği benzer olayların hayatında tekrar tekrar sahnelendiğinden yakından insanları bu durumla karşı karşıya bırakan etkenler neler olabilir? Psikolog Dilara Tahincioğlu ile geçmişe takılıp kalmamızın nedenlerini, geçmişin neden tekrar ettiğini ve neden sürekli aynı olayları yaşayıp benzer insanlarla karşılaştığımızı konuştuk.
Dilara Tahincioğlu geçmişe değil, geçmişte yaşadığımız negatif ya da pozitif bir duyguya saplandığımızı, “Bazen bize bildiğimiz cehennem, bilmediğimiz cennetten iyi gelir” diyerek anlatıyor ve geçmiş travmalarını tekrar tekrar yaşadığını söyleyen kişilere bu duygudan kurtulmaları için terapiye gitmelerini öneriyor. Kişinin konfor alanından çıkması ve kendini değişime ikna etmesi zorlayıcı gelebilir; fakat değişim gerçekleştiğinde kişi olumlu sonuçları yaşamları üzerinde fark edecektir. Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Tahincioğlu, bu durumu değiştirmek isteyen kişinin geleceğe yansıyan geçmişteki travmaları çözümlemesi gerektiğini vurguluyor.
Öncelikle şunu öğrenmek istiyoruz: Geçmiş neden ve nasıl tekrar eder?
Beynimiz 0-6 yaş döneminde çok hassas oluyor. Etraftan bize yüklenen tüm duyguları iyi veya kötü ayırt etmeden içselleştiriyoruz. Hayata dair ilk gözlemlerimiz o yaşlarda tamamlanmış oluyor. O yaşlarda yaşadıklarımız bize benzer ve daha güvenli geldiği için diğer yaşlarda da hep o yaşı tekrar ediyor oluyoruz. O yaşta halledemediğimiz veya yüklendiğimiz ama mutlu olmadığımız bir yaşantı, bir duygu varsa o duyguyu onarmak için sürekli benzer durumları yaşıyor oluyoruz. Özetlersek, 0-6 yaşta ilk gördüğümüzü filtrelemeden içselleşmemiz ve oradaki duyguların bize konforlu ve tanıdık gelmesi bizim hep o yaşı tekrar etmemize neden oluyor. O duygu eğer artık bize iyi hissettirmiyorsa da onarma çabasına giriyoruz.
TRAVMALARIN YAŞAMIMIZA ETKİSİ
Geçmişe çok saplanmaktan, sürekli onu düşünmekten nasıl kurtulabiliriz? Henüz kendimizin bile fark etmediği geçmiş travmalarımız bizi gündelik hayatımızda nasıl etkiliyor?
Herkes “geçmişe saplanmak” der ama aslında geçmişe saplanmıyoruzdur; geçmişteki bir duyguya saplanıyoruzdur. O yüzden o duyguyu yaşamaktan kurtulmak istiyorsak öncelikle o duygu ile ilgili anıların soğan kabuğu gibi açılarak tek tek irdelenmesi ve her bir aşamasındaki duygunun yatıştırılması gerekir. Bu da genelde terapilerle olur. Bu travmalar bizi olumlu da etkileyebilir, olumsuz da etkileyebilir. Örneğin değersizlik duygusuyla büyümüş bir kişi, bu değersizliğini bastırmak için iş hayatında, spor ya da sanatta çok iyi bir yere gelmiş olabilir. Şöyle düşünün: O kişinin değersizlikle ilgili travmaları vardı, o kişi de bu değersizlik duygusundan kaçmak için bir şeyi çok iyi yaptı ve orada kendini geliştirmeye devam etti. Yani aslında bu travma onu olumlu etkilemiş oldu. Bir de tam tersi durumlar oluyor. Örneğin bir kadının yaşadığı bir taciz ya da cinsel istismar durumu varsa, bu konuda bir travma yaşadıysa o kadın erkeklere karşı çok önyargılı olabilir, ilişkilerinde sorun yaşayabilir ya da bedensel bazı semptomlar gösterebilir. Bedeniyle ilgili bazı bozukluklar yaşayabilir. Yani fark etmediğimiz geçmiş travmalarımızın bize bazen olumlu bazen de olumsuz dönüşleri olabilir.
Aynı şekilde insanlar hep aynı tip insanlarla karşılaştıklarından şikâyet ediyorlar. İlişkilerde bunu sıklıkla duyarız. Bu söylemlerin alt metninde ne yatıyor?
Hep aynı tip insanlarla karşılaşıyorsak ve bundan da sürekli şikâyet ediyorsak o tip insanları hayatımıza biz çekiyor olabiliriz. Bu bir travma karşılığıdır. Örneğin benim geçmişimde bir travmam var, farkında olmadan aynı tip insanları hayatıma çekiyorum ama bunu çözmek istemediğim için de sürekli konuyla alakalı şikâyette bulunuyorum. Peki, bunun alt metninde ne yatıyor? Şöyle açıklayalım; ilk olarak “Ben bunu gerçekten çözmek istemiyorum, o yüzden de sürekli şikâyet ediyorum.” Bence sürekli aynı şeyleri yaşamanın ve bu durumdan şikâyet etmenin altında bu var. İkinci olarak, çözmek isteyip istemediğime karar vermem gerekir. Bazen bildiğimiz cehennem, bilmediğimiz cennetten iyi gelir. Travmadan musuzuzdur; fakat o bizim bildiğimizdir. Bu yüzden ondan kaçmak da çıkmak da istemeyiz. Burada ilk olarak bakacağımız şey insanlar gerçekten şikâyet ettiği travmaları değiştirmek istiyorlar mı, bunun için harekete geçiyorlar mı, çözüm odaklı mı yaklaşıyorlar, yoksa sadece şikâyet edip rahatlamak mı istiyorlar, bunu öğrenmek gerekli.
Sıklıkla bu cümleleri kuran insanlara ne tavsiye edersiniz? Sizce geçmişle alakalı döngüler nasıl kırılır?
Öncelikle çözüm odaklı olmalarını, zihinsel tembelliklerini bırakmalarını söyleyebiliriz. Bunu kendileri kitaplarla, videolarla bir yere kadar yapabilirler; kişisel gelişimlerini tek başlarına bir noktaya kadar tamamlayabilirler. Bunlarla ilgili çok güzel kitaplar, çalışmalar var. Fakat dediğim gibi bunların bir yere kadar işe yaradığını düşünüyorum. Sonrası için bireysel destek almalarını öneririm. Bireysel anlamda bunu kırabilmek için kişilerin kendilerine en az bir buçuk, iki sene verip düzenli terapiye gitmelerini tavsiye ederim.