Sağlık1Türkçe_tr

Çocukluktan itibaren sağlıklı yaşamın 5 formülü


Çoğumuzun yetişkinlikte önemini kavradığı sağlıklı yaşam, aslında çocukluk dönemine dayanıyor. Özellikle küçük yaşlarda kazanılan beslenme, uyku ve temizlik alışkanlıkları, gelecekteki kendimize yapabileceğimiz en büyük yatırımlar arasında yer alıyor.

Hayat boyu sağlıklı olmanın temelleri çocuk yaşlardan itibaren atılıyor. Çocukluk çağında beslenme, uyku, hijyen gibi alışkanlıklar doğru yönetildiğinde, ilerleyen yaşlarda hem sağlıklı bir yaşam garanti altına alınıyor hem de hastalıklarla karşılaşma riski azalıyor. Küçük yaşlardan itibaren edinilen söz konusu alışkanlıklar, sağlıklı yaşam tarzının yaşam boyu kalıcı olmasına da zemin hazırlıyor.

Çocuk sağlığı; beslenmeden uykuya, hijyenden hastalıklara kadar birbiriyle ilişkili bir sistem. Bu nedenle sağlıklı bir yaşam için sadece iyi beslenmek ya da düzenli uyumak tek başına yeterli değil. Bunların yanı sıra hijyen kurallarına, rutin aşı takvimine ve sağlık taramalarına uyulması, çocukların geleceğin sağlıklı bireylerine dönüşmesini sağlıyor. Yetişen sağlıklı nesiller ise daha güçlü bir toplumun yapı taşlarını oluşturuyor.

HER ŞEYİN BAŞI: BESLENME

Beslenme, büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu çocukluk döneminde, kişinin geleceğini şekillendiren en önemli faktörlerden biri. İnsanların en temel ihtiyaçlarından biri olan beslenmenin düzenli olduğu kadar yeterli ve dengeli de olması gerekiyor.

Doğru beslenme alışkanlıklarının kazanıldığı ilk yer aile ve bu konuda ebeveynlere önemli görevler düşüyor. Bir çocuğun beslenmesinde karbonhidrat, protein, vitamin ve mineraller gibi temel besin öğeleri mutlaka bulunmalı. Çocukların bu öğeleri vücutlarına kazandırabilmeleri için süt ve süt ürünleri, et, balık, yumurta, kuru baklagiller, mevsime uygun meyve ve sebzeler, ekmek ve tahıllı gıdalar ile yağlı tohumlardan tüketmeleri sağlanmalı. Çocuklarda beslenme programı kilo, yaş ve cinsiyete göre değişmekle birlikte günde üç ana, üç ara öğün şeklinde düzenlenmesi tavsiye ediliyor. Kahvaltı günün en önemli öğünü ve atlanmaması gerekiyor.

Çoğu anne baba çocuklarının iştahsız olduğundan yakınıyor. Çocuğunuz bazı besinleri yemiyorsa tabii ki zorlamayın ama aynı yiyeceği farklı zamanlarda birkaç kez daha teklif etmenizin de bir sakıncası yok. Fakat çocuğunuza tüketmesini istediğiniz besinleri verirken siz de ona eşlik etmelisiniz.

Aslında çocuklarımızın iştahsız olduğunu düşünmemize sebep olan unsurlardan biri de yemeklerden önce abur cubur tüketmeleri. Yemeklerden önce cips, kraker, şeker, çikolata gibi besinler tüketen çocuklar elbette yemek saati gelince tok olacaklarından almaları gereken besin öğelerini alamıyorlar. Düzenli bir beslenme alışkanlığının kazandırılması için yemek saatlerinin sabit olması ve aile üyeleriyle aynı zamanda sofraya oturulması da önemli noktalar arasında yer alıyor. Öte yandan yemeği anne ve babasıyla hazırlayan çocuklar yemek yeme konusunda daha hevesli oluyor.

Sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasında, en önemli aktörlerden biri olarak aileden sonra okul geliyor. Yeterli ve dengeli beslenme alışkanlıkları okulda desteklenen çocuklar bu davranışı daha kolay benimsiyor. Okul çağında verilen doğru beslenme eğitimleri, çocukların beslenme alışkanlıklarının bir yaşam standardı hâline getirilmesinde büyük rol sahibi. Ayrıca doğru beslenme çocuğun öğrenme becerilerini ve okul başarısını da etkiliyor.

Dengeli beslenen bir çocuk, gün içinde fiziksel aktiviteyi de ihmal etmemeli. Çocukların günde minimum bir saat egzersiz yapması hem büyümelerine yardımcı oluyor hem de daha iyi hissetmelerini sağlıyor. İster oyun ister spor yoluyla çocuğunuzun gün içinde aktif olmasına destek olabilirsiniz.

YERİ DOLDURULAMAZ BİR İHTİYAÇ: UYKU

Uyku düzeni, çocukların bedensel, zihinsel ve ruhsal gelişimleri için eşsiz bir yer tutuyor. Uyku sırasında büyüme hormonu salgılandığından, çocukların boyunun uzaması ve vücut gelişimleri gerçekleşiyor. Bu nedenle uykuyla ilgili bir problemin varlığında, çocuklarda gelişim geriliği oluşmasından endişe ediliyor. Düzenli, kaliteli ve kesintisiz bir uyku, çocukların bedensel gelişimi kadar öğrenme becerilerinin gelişmesi için de gerekli. Yeterince uyumayan çocuklar dikkat bozukluğu, hiperaktivite ve konsantrasyon bozuklukları gibi sorunlarla karşılaşabiliyorlar.

Çocukların sağlıklı yaşamında beslenme kadar önemli bir kriter olan uyku ihtiyacı, yaşa göre değişkenlik gösteriyor. Yeni doğan bir bebek günün çoğunu uyuyarak geçirebilirken bu rakam çocuk iki yaşına geldiğinde 13 saate kadar düşüyor. Büyüdükçe uyku ihtiyacı azalsa da uzmanlar tarafından 6-12 yaş grubundaki çocukların günde 9-12 saat uyuması gerekli görülüyor. Ergenlikten itibaren ise günde 8-10 saatlik uyku yeterli.

Sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda da uyku sorunları görülebiliyor. Çocuklarda sıklıkla görülen uyku problemleri; uykuya dalmakta güçlük, uyuduktan sonra sık uyanma, yetersiz uyku olarak sıralanırken gece terörü gibi psikolojik, soluk alma güçlüğü gibi fiziksel problemler de sağlıklı uykunun önündeki en büyük engellerden. Kökeni fiziksel ya da psikolojik olsun mevcut sağlık sorununu ortadan kaldırmak için en doğru yol bir çocuk sağlığı uzmanından destek almak. Öte yandan ebeveynlerin de dikkat edebilecekleri noktalar bulunuyor. Çocuklara uyku saatine yakın yemek yedirilmemesi ve fazla sıvı verilmemesi gibi..

HİJYEN EĞİTİMİ, HASTALIKLARDAN KORUYOR

Hijyen, beslenme ve uykudan sonra sağlıklı bir yaşamın sacayaklarından biri. Çocukların sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri için hijyenik bir ortamda büyümeleri büyük önem taşıyor. Ancak siz ne kadar temiz olursanız olun, umuma açık alanlarda çocukları hastalık ve mikroplardan korumak güç olabiliyor. Bu nedenle çocuklara kişisel hijyen eğitimi vermek, onları hastalıklardan korumak için en doğru yöntem. Özellikle oyun alanlarında ortak kullanılan oyuncakları elleyen çocuklar, ellerini ağzına ve gözüne götürdüğünde mikropların kolayca kendilerine bulaşmasına neden oluyor. Onları bu konuda uyarmak kadar, ellerini sık sık yıkamaları konusunda da teşvik etmek gerekiyor. Bu alışkanlığı pekiştirmek için çocuklarınıza rol model olabilirsiniz. Peki, doğru el hijyeni için nelere dikkat edilmesi gerektiğini biliyor musunuz? Önce eller suyun altında ıslatıldıktan sonra sabunlanmalı. En az 15-20 saniye boyunca; parmak araları, ellerin sırtı, tırnaklar ve başparmak dâhil, ellerin tüm yüzeyi ovalanmalı. Ardından eller, suyun altında durulandıktan sonra tek kullanımlık kağıt havluyla kurulanmalı. Çocuğunuz bu alışkanlığı özellikle tuvaletten sonra, her yemekten önce ve sonra, dışarıdan geldiğinde mutlaka yapması gerektiğini bilmeli.  

Tuvalet temizliği ise çocukların öğrenmesi gereken diğer bir hijyen alışkanlığı. Okula başlamadan önce çocuğa tuvalet temizliği eğitimi vermek, olası hastalıkların ve sağlık sorunlarının önüne geçebilir. Her çocuğa, tuvaletten önce ve sonra sifonu çekmesi, özel bölgesini önden arkaya doğru temizlemesi gerektiğini öğretmek gerekiyor.  

BAĞIŞIKLAMA HAYAT KURTARIYOR

Bağışıklık sistemi, yetişkinlere oranla bebek ve çocukluklarda çok daha zayıf. Bu da çocukların hastalıklara karşı daha savunmasız olmalarına neden oluyor. Özellikle bulaşıcı hastalıkların sık görüldüğü bu dönemde çocukların bağışıklanması çok önemli. Bağışıklama yani aşılama, her yıl dünyada milyonlarca çocuğun hayatta kalmasını ve hastalıklardan korunmasını sağlıyor.  

Aşılama, çocuk ölümlerinin ve bulaşıcı hastalıkların önlenmesi için uygulanan en etkili ve ekonomik halk sağlığı uygulamalarından biri olarak kabul görüyor. Doğal savunma sistemini harekete geçiren aşılama, vücuda zayıflatılmış mikrobun verilmesiyle gerçekleştiriliyor. Böylece hastalığa karşı bağışıklık kazanan vücut, aynı mikroplarla karşılaştığında daha güçlü bir şekilde savunma yapıyor. Bağışıklama hizmetleri, sadece kişilerin sağlığını korumuyor, aynı zamanda toplumsal bağışıklık sağlayarak hastalıkların tamamen ortadan kaldırılmasını da mümkün kılıyor. Bugün aşılama sayesinde, bir zamanlar milyonlarca insanın ölümüne neden olan çiçek hastalığına tüm dünyada son verilirken, çocuk felci ve kızamık gibi yaygın bulaşıcı hastalıklar daha az görülüyor. Aşılar ayrıca, hastalıklardan doğan sağlık sisteminin yükünü hafifleterek ekonomiye de olumlu etkilerde bulunuyor.

Ülkemizde bağışıklama programı, 1930’lu yıllardan itibaren çiçek aşısı uygulamalarıyla başladı. 1981 yılında devreye alınan Genişletilmiş Bağışıklama Programı ile bağışıklama hizmetlerinin kapsamı ve bağışıklama oranları büyük ölçüde artış gösterdi. Bugün ülkemizde, çocukluk dönemi aşı takvimine göre 13 hastalığa karşı aşı uygulaması yapılıyor. Bunlar; difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, hepatit B, hepatit A, H. influenza tip B, tüberküloz, kızamık, kabakulak, kızamıkçık, suçiçeği ve pnömokok (zatürre) şeklinde sıralanıyor.

T.C. Sağlık Bakanlığının belirlediği aşı takvimi ise şöyle:

Hepatit B: Doğumda, 1. ve 6. aylarda.  

BCG (Verem aşısı): 2. ayda.  

Beşli Karma aşı (Difteri, Aselüler Boğmaca, Tetanoz, İnaktif Polio ve İnfluenza Tip B): 2, 4, 6 ve 18. aylarda.  

KPA (Konjüge Pnömokok aşısı): 01.01.2019 tarihinden itibaren doğan bebeklerde 2, 4 ve 12. aylarda.  

KKK (Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak): 12. ayda ve 48. ayda.  

Dörtlü Karma Aşı (Difteri, Aselüler Boğmaca, Tetanoz, İnaktif Polio): 11 Temmuz 2016’dan itibaren doğanlarda 48. ayda.  

Çocuk Felci Aşısı (Oral Polio): 6. ve 18. aylarda.  

Suçiçeği: 12. ayda.  

Hepatit A: 18. ve 24. aylarda.  

Erişkin Tipi Difteri-Tetanoz aşısı: 13 yaşına gelindiğinde.  

TIBBİ TARAMALAR DOĞUMDAN SONRA BAŞLIYOR

Çocuklarda küçük yaşlardan itibaren hastalıkların önlenmesi veya erken dönemde tedavisi için yapılan tıbbi taramalar, sağlıklı bir yaşamın ilk adımıdır. İlk adımı çünkü bu taramaların hepsi yaşamın ilk yıllarında yapılıyor. Zamanında ve eksiksiz bir şekilde yapılan taramalar, gelecekte daha fazla sağlıklı bireylerin yer aldığı bir toplumun oluşmasına katkıda bulunuyor. Günümüzde tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de tarama testleri tüm yenidoğan bebeklere standart bir şekilde uygulanıyor. Bu taramalar, sık görülen rahatsızlıkların önüne geçilmesine veya yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı oluyor. Bu taramalar içinde topuk kanı testi hayati bir öneme sahip. Doğumdan sonra ilk birkaç gün içinde hastanede yapılması gereken topuk kanı taraması ile birçok hastalığın önüne geçilebiliyor. Doğumdan sonraki ilk hafta içinde ikinci kez tekrarlanan tarama testi ile doğumsal hipotiroidi, fenilketonüri, kistik fibrozis, biotinidaz eksikliği gibi hastalıklar tespit edilebiliyor. Yenidoğan döneminde görme ve işitme testleri de yapılması gereken taramalar arasında yer alıyor. Görme testiyle katarakt, göz tembelliği, şaşılık gibi görme problemleri erkenden tespit edilebilirken, işitme testiyle duyma kaybı ve konuşmada gecikme gibi sorunlar engellenebiliyor. İşitme testinin bebeğin doğumundan itibaren en geç üç aya kadar, görme testinin ise 6-12 aylıkken yaptırılması salık veriliyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu