Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her yıl yaklaşık 500 bin kişinin hayata veda etmesinden sorumlu olan kolon (kalın bağırsak) kanserinde erken teşhis büyük önem taşıyor. Çünkü tüm organ kanserleri arasında önlenebilen tek tür kolon kanseri. 50 yaş üstü bireylerde 5 yıl ara ile yapılan kolonoskopiler sayesinde kolon kanserinden ölüm oranının yüzde 85 azaldı.
Prof. Dr. Ahmet Kemal Gürbüz
Gastroenteroloji Uzmanı
Toplumda elli yaştan sonra daha sık görülen kalın bağırsak kanseri vakalarının yüzde 95’inde olayın başlangıcı kolon polipleri şeklinde ortaya çıkıyor. Kolon polipleri noktasal doku büyümesinden başlayarak giderek irileşen ve kalın bağırsak iç dokusundan köken almış tümöral lezyonlar olarak biliniyor. İki cm’den daha büyük poliplerde kansere dönme ihtimali yüzde 50 seviyelerinde görülüyor.
Polip üzerinden alınan biyopsilerin patolojik incelemesinde hücresel atipi yahut displazi ile karşılaşılmışsa kolon kanseri hususunda riskin oldukça arttı. Kolon poliplerinin büyüklüklerinin iki katına çıkma süresi birkaç yıl ile ifade edilen bir süredir. Dolayısı ile belirli aralıklarla yapılacak olan takip amaçlı kolonoskopi uygulamaları kolona ait poliplerin mevcut olup olmadığını ortaya koyarak, bu poliplerin yüksek kanser riski taşıyıp taşımadıklarının tespit edilebilmesine imkân sağlar. Böylece riskli kolon polipleri daha büyük boyutlara varmadan teşhis edilmiş olur. Kolonoskopik yöntemle (polipektomi işlemi) çıkartılabilir. Böylece olay kolon kanseri evresine varmadan durdurulmuş olur.
Çoğu zaman sinsi ilerler…
Belirtiler arasında demir eksikliğine bağlı kan seviyesi düşüklüğü, bağırsak düzeninin hastanın eski yaşantısına göre farklılık göstermesi, makattan taze kan gelmesi ya da gizli kan testinin pozitif çıkması ve karın ağrısı sayılabilir. Bazen tüm bunlar olmayıp, ciddi kilo kaybı, iştahsızlık, takatsizlik gibi şikayetler de kolon kanserinin belirtisi olabilir. Kolon kanseri toplumda daha ziyade 50’li yaşlar ve ilerisinde görülür. Hastalık çoğu zaman sinsi klinik tablo ile seyreder. Şikayetler nedeni ile hastaneye gittiğinde kolonoskopi ile hastalığı tespit edilebilir. Ancak bu şikayetlerin ortaya çıkmış olduğu dönemde hastaların yarısında başta karaciğer olmak üzere vücudun bazı bölgelerinde metastazlar gelişir.
Batılı toplumlarda 50 yaşın üstünde olan gruplarda, beş yılda bir yapılan kolonoskopik takip programlarına alınmış vakalarda kolon kanserinden ölüm oranının yüzde 85 düzeyinde azaldı.
Kolonoskopi sırasında bulunan polipler alınmakta, böylece takip edecek beş yıl içinde kansere dönüşebilecek öncü lezyonlardan hasta kurtulmaktadır. Bu takip programlarına girmemiş, kolon kanseri saptanan vakalarda ise metastazlar ile karşılaşılmakta, dolayısı ile sadece ameliyat yeterli olmayıp, radyoterapi, kemoterapi gibi uzun sürecek tedavilere ihtiyaç duyulmaktadır. Hastalık ne yazık ki bu grup hastaların çoğunda yaşam kaybı ile sonlanır. Günümüz tıp anlayışında saptanan hastalığı tedavi etmekten ziyade, önceden alınabilecek tedbirlerle hastalığın hiç oluşmamasını sağlamak önem taşır.
Tereyağ ve margarin tüketimi kolon kanseri riskini artırır
Kolon kanserine neden olan faktörler değiştirilebilen ve değiştirilemeyen olarak ikiye ayrılır.
Değiştirilemeyen faktörler: Temel faktör genetik kanser yatkınlığıdır. Bazen ailesinde hiçbir kolon kanseri vakası olmamasına rağmen genetik faktör, ilk olarak indeks (o an karşılaşılmış olan) vakada başlamış olabilir. Dolayısı ile çocuk ve torunlarında da genetik yatkınlık süregelecektir. İndeks vakanın üstü ve altındaki jenerasyonlarda da kolon kanseri yahut polipleri ortaya çıkabilir. Kalın bağırsak kanserinin yüzde 95 oranında kolin poliplerinden geliştiği bilindiği için, ailesel kolon poliplerine yatkınlık da diğer önemli bir husustur. Tek ferdinde polip ya da kolon kanseri olan ailelerin, birinci derece kan bağı olan yakınlarının belli aralıklarla polip ve kanser açısından kontrol kolonoskopileri yaptırmaları gerekir. Zira bu gruptaki bireylerde kolon polibi ya da kanseri normal toplumdaki sıklığına göre artış göstermektedir.
Değiştirilebilen faktörler: Beslenme ve yaşam tarzı önemli yer tutar. Kırmızı etin fazla yenmesi ve mangalda pişirilme yönteminin rutine sokulması kolon kanseri artışını ortaya çıkarır. Tereyağı, margarin kullanımının fazlalığı, C vitamini ve kalsiyumdan düşük beslenme de kolon kanseri riskini artırır. Doğal yaşam, işlenmemiş besinlerden oluşan doğal gıdalarla beslenme tarzı kolon kanserinin daha seyrek görülmesine katkıda bulunur. Sigara, alkol kullanımı, sedanter yaşam, kilo fazlalığı ve diyabet hastalığının varlığı da kolon kanseri riskini artırır.