1399 yılını zorlu geçiren ve 21 Mart 2021’de, 1400 yılına girecek olan İran İslam Cumhuriyeti’nde, değişim yılı olacağı beklentisi söz konusudur. Dini liderin olası ölümü durumunda yeni Velayet-i Fakih’in kim olacağı, cumhurbaşkanlığı seçimi, ABD Başkanı Joe Biden’in, İran politikasının nasıl olacağı soruları tüm dünyada merak edilenler arasında yer almaktadır. Bu sorulara cevap verebilmek için İran’daki duruma bakmak faydalı olacaktır.
Ekonomik ve Sosyal Durum
ABD’nin, 2018’de Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından İran’a uygulanan ağır yaptırımlar, ülke ekonomisini giderek kötüleştirmiş, akaryakıt fiyatlarında artışa ve halkın geçim sıkıntısı yaşamasına neden olmuştur. Ekonomik sebepler yanında sınıfsal eşitsizlik, baskı ve adaletsizliğin belirgin hale gelmesi bir taraftan protestolara neden olurken diğer taraftan da fırsat bulanları ülkeyi terk etmeye zorlamıştır. Ülkeyi terk etme nedenleri arasında dini baskılara maruz kalma da etkili olmuştur. Baskılarla karşılaşan kişilerin çareyi din değişikliği yapmakta bulduğu görülmektedir.
Ekonomik ve sosyal problemler, toplumun diğer kesimlerinde gelecekle ilgili karamsarlık ve öfke yaratmıştır. Uyuşturucu yaygınlaşmış hatta uyuşturucu kullanma yaşı 8-9’a kadar düşmüştür. Kadınlar için de zorlu yaşam koşulları, fuhuşun artmasına, 13-14 yaşında kız çocuklarının Arap ülkelerinde 500 ile 2000 dolar arasında satılmasına yol açmıştır.
Siyasi Durum
Dini lider Ali Hamaney’in hastalandığı hatta öldüğü iddiaları dünya kamuoyunda önemli yer tutmaktadır. Her ne kadar yayın organlarında Hamaney’in görüntüleri olsa da hastalığının ağırlaştığı söylentileri devam etmektedir. Dini liderin, yetkilerini oğlu Mojtaba Hamaney’e devrettiği haberleri bu iddiaları güçlendirmiştir. Bu durum İran’ın, karşı karşıya olduğu sorunlardan birini teşkil etmektedir. Dini liderin, yetki devri yaptığı iddiaları acaba yerine oğlu mu geçecek sorularını da gündeme getirmiştir. Ancak Mojtaba Hamaney uzun yıllardır dini liderin özel işleri ve aile işleri ile ilgilenmektedir. Bununla birlikte, dini liderlik babadan oğula geçmemekte, Uzmanlar Meclisi tarafından belirlenmektedir.
Dini liderden sonra halefinin kim olacağı ile ilgili henüz bir isim belirlenmemiş olsa da dini lider olma ihtimali üzerinde durulan bazı isimler ortaya atılmıştır. Bunlar arasında oğlu Mojtaba Hamaney, şu an yargının başında bulunan İbrahim Reisi ve 1979’dan bugüne yargı sisteminin 5. başkanı Sadık Laricani yer almaktadır. Başka aday olup olmadığı ilerleyen süreçte ortaya çıkacaktır. Adı geçen adayların şansı ne kadardır bilinmez ancak dini liderlik için bazı şartları taşımaları gerekmektedir. Öncelikle adayların Ayaetullah olması gerekmektedir. Bu şartlar altında Mojtaba Hamaney’in olamayacağı kesinlik kazanmaktadır. Ancak belirli kesim tarafından desteklenen Devrim Muhafızları Ordusu’nun (IRGC) istihbarat servisi ve basın yayın organları ile güçlü bağları olduğu gibi önemli finansal kaynakları da yöneten Hamaney için destek ilanları dağıtıldığı görülmektedir. Seçilecek olursa da iç politikada bazı olumsuz gelişmeler yaşanabileceği olasılığı söz konusudur. Aynı zamanda belirtmekte fayda var; Ali Hamaney, dini lider seçilmeden önce İran’ın cumhurbaşkanı olup Ayetullah unvanına da sahip değildi. Hatta Humeyni’nin ölümünden önce halefinin kim olacağı tartışmaları yapıldığı sırada da adı geçmemiştir. İlk defa Uzmanlar Meclisi tarafından Ayetullah unvanı verilen kişi olmuştur.
Geçmişteki gelişmelerden yola çıkıldığında hem siyasetle hem de din ile ilişkili olan Reisi ile Laricani’nin Ayetullah olması dini lider adayı olmalarını kolaylaştırmaktadır. Ancak Reisi en güçlü aday olarak görülmektedir. Çünkü Meşhet’te bulunan İmam Rıza Türbesi’nin bağlı olduğu Rezevi Vakfı’nın yöneticisi olduğundan önemli bir kaynağı yönetmektedir. Görüldüğü üzere, ekonomi, siyaset ve din ile iç içe bir konumda olması Reisi’yi güçlü kılmaktadır.
İran’da, siyasi alanda bir diğer gelişme de Haziran ayında cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacak olmasıdır.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde, muhafazakarların mı reformistlerin mi kazanacağı konusunda iç politikada yaşanan gelişmeler belirleyici olacaktır. 2020 (1399) Şubat ayında yapılan meclis seçimleri bu yönde mesaj vermiştir. İktidarda olan reformistlerin, ülkeyi ekonomik darboğazdan kurtarma vaatlerini gerçekleştirememeleri ve siyasi hataları halkın hayal kırıklığı yaşamasına yol açmıştır. Yolsuzluklar, ekonomik sıkıntılar gibi nedenlerden dolayı halkın giderek artan öfkesi Ruhani’nin reformcu hükümetine yönelirken muhafazakârların da elini güçlendirmiştir. Diğer taraftan da COVİD-19 salgın sürecinde devletin şeffaf tavırlardan uzak olmasını eleştiren İran halkı ile devlet arasında hâlihazırda yaşanan güven sorunu iyice belirgin hale gelmiştir. Dolayısıyla, gerilimin had safhada olduğu İran’da, seçim öncesi veya seçim sonrası ülkede bir karışıklık çıkabileceği ihtimaline dikkat çekilmektedir.
Muhafazakar bir cumhurbaşkanı seçilmesi dış politika açısından bazı endişeleri de beraberinde getirmektedir. Özellikle ABD ile yaşanan nükleer kriz ve yaptırımlar konusunda uzlaşmaz hatta daha da radikal çizgide bir dış politika izleneceği şüpheleri söz konusudur. Ancak muhafazakarlardan bazı isimler, mecliste üstünlük kazandıkları gibi Haziran seçiminden muhafazakar bir cumhurbaşkanı çıkması durumunda, ülkenin siyasi çıkarları için Reformistlere göre (Ruhani, müzakerelerde başarısız olarak görülmekte) ABD ile daha iyi müzakereler yapabilecekleri konusunda iddialı bir tavır sergilemektedir. Bu iddialar bir yana, muhafazakar bir cumhurbaşkanı dahi seçilse ekonomik sıkıntılar dolayısıyla ABD ile uzlaşma yoluna gidebileceği söylenebilir. Nihayetinde, seçim sonucunda ya radikal muhafazakar ya da tam tersi reformist aday çıkması beklenmektedir. Yani ortasının olması mümkün görülmemektedir.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili bir gelişme de, Mojtaba Hamaney-Mahmud Ahmedinejad görüşmesi olmuştur. Hamaney’in, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de aktif olacağı görülmektedir. Şöyle ki, 2005-2009 seçimlerinde aktif rol oynayan Hamaney’in, Ocak ayında eski cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile görüşmesi bu yöndeki görüşleri kuvvetlendirmektedir. Ancak Ahmedinejad’ın geri dönmesine pek ihtimal verilmemektedir. Görüşmenin olumlu geçtiğinin belirtilmesinin ardından Hamaney için destek amaçlı el ilanları dağıtılmış ve Ahmedinejad taraftarlarınca sosyal medyada desteklenmiştir.
KOEP’e Dönüş Beklentisi
Joe Biden’in, ABD başkanı seçilmesinden umutlu olan İran’ın, KOEP’in geleceği ile ilgili beklentiler içinde olduğu görülmektedir. Bu doğrultuda İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ABD’de başkanlık seçimlerini kazanan Biden’e nükleer anlaşmaya dönmesi çağrısında bulunmuştur. Donald Trump’a nazaran uluslararası kurumlara ve hukukun üstünlüğüne daha çok saygı duyan Biden’in, olumlu söylemleri İran açısından umut yaratmış olsa da son gelişmeler, uzlaşmada sıkıntılı sürece girildiğini ve Biden’in, temel konularda köklü değişimlere gidecek kararlar yerine konjonktürel gelişmeler doğrultusunda kararlar alacağını göstermektedir.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (IAEA), İran’ın 3.6 gram uranyum metali ürettiğini doğrulamasının ardından Biden, İran’ın, uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmaması halinde yaptırımların kaldırılmayacağını ifade etmiştir. Biden’in sözlerine karşı İran da, yaptırımlar kaldırılsın nükleer çalışmaları durduralım açıklamasını yaparak, silah yapımına dahi geçilebileceği mesajını vermiştir. Ayrıca İran’ın, 21 Şubat’tan itibaren nükleer tesislerini uluslararası denetime kapatacağı iddia edilmektedir.
Biden’in başkan seçilmesiyle birlikte, İran tarafında ambargoların kaldırılması konusunda beklentiler olsa da yaptırımların bir anda kaldırılmasını beklemenin çok doğru olmadığı görülmektedir. Çünkü ABD tarafında 1979’dan beri İran’a yaptırım uygulanmaktadır. Yani ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlar belli bir sistem dâhilindedir.
Sonuç olarak, Hicri Şemsi Takvimi’ne (Güneş yılı) göre 1400 yılı, çok önemli olaylara gebe İran için belki de kader yılı olacaktır.
Dr. Yeşim Demir
Anka Enstitüsü Bilim ve Danışma Kurulu Üyesi