İGGÖ VE CEMAATLER „ANTİ TERÖR YASA PAKETİ“NE NEDEN KARŞI?

ANTİ TERÖR YASA PAKETİ İSLAM’IN ve MÜSLÜMANLAR’IN SAYGINLIĞINA KATKI SUNACAK MI?

Geçtiğimiz yıl, 2 Kasım 2020’de Başkent Viyana’da düzenlenen saldırıyla sokaklar kana bulandı. Resmi kaynaklardan basın-yayın  organlarına yansıyan bilgilere göre, terör saldırısını düzenleyen kişinin, İŞİD’e katılmak üzere Suriye’ye girmeye çalışan 90 İslamcı terörist arasında yer aldığı tespit edilmiştir.  . Alışıla geldiği üzere bu olay Avusturya’da olduğu kadar Avrupa genelinde İslam karşıtı yabancı düşmanları tarafından bir malzeme olarak kullanılmış ve bu olaylar „İslami Terör“ olarak nitelendirilmiştir. Bazı aşırı sağcı veya liberal basın-yayın organlarının bu yaklaşımı, Avusturya’da yaşayan 800.000 Müslüman’ı da adeta zan altında bırakmıştır.  Bu tarih itibariyle Avusturya’da „Terörle Mücadele“ ve siyasal İslam’a karşı „İslam Yasası“ olarak bilinen düzenlemeler yeniden gündeme gelmiştir. Aslında mevcut yasalardaki boşlukları doldurarak Müslüman Toplumu dış tehlikelerden ve süistimalden korumayı ve Avusturya’nın ayrılmaz bir parçası  yapmayı ve Avusturya genelinde huzur ve refahı tesis etmeyi hedefleyen bu düzenlemeler dış kaynaklardan beslenen ve kuruluş amaçlarına aykırı hareket eden bazı islami yapılanmaları rahatsız etmektedir. Halbuki Avusturya Hükümeti ve Parlamentosu, hazırlanan yasa taslağına son şeklini vermeden ve parlamentosunda kanunlaştırmadan, demokratik saikler çerçevesinde bu yeni terör yasa taslağına ilişkin ilgili inanç gruparından ve derneklerinden olduğu kadar İslam ve İslami eğitim üzerine uzman akademisyenlerden de görüş talep etmiştir.

 Terörle Mücadeleye karşı hazırlanan ve Müslümanlar da dahil olmak üzere Avusturya Halkının inanç, can ve mal güvenliğini ve kendi egemenliğini yasal çerçevede korumak isteyen  Avusturya parlamentosunun bu yasa taslağına Ümit Vural Başkanlığı’ndaki İGGÖ yönetimi şiddetle karşı çıktığını açıklamıştır. Teröre Karşı Mücadele Yasa Paketinde İslam inancının yaşanmasına kısıtlama getiren bir madde içermezken İGGÖ yönetimine göre,  bu Anti Terör Paketi, terör örgütü DAEŞ (İŞİD) in kanlı saldırılarından sonra gündeme gelmiştir ve bu yasa paketinin İGGÖ’nün ve İGGÖ’nün temsil ettiği Müslüman cemaatlerin dini inanışlarını kısıtlayıcı niteliktedir. Ancak Avusturya Parlamentosu’nun görüşüne başvurduğu, Westfalya Wilhelm-Münster Üniversitesi İslam Dini Pedagoji Profesörü Mouhanad Khorchide  bu tamamlayıcı yasal düzenlemelerin İslam dinini ve Müslümanlar’ın ibadetlerini hedef almadığı ve inançlarını özgürce yaşamalarına hiçbir engel teşkil etmediği görüşünü belirtmiştir. Aksine bu tamamlayıcı yasal düzenlemelerin Avusturya’daki Müslümanlar’ın ve Cemaatler’in çıkar sahibi dış güçler ve ülkeler tarafından siyasi ve ekonomik birer araç olarak kullanılmalarına, istismar edilmelerine engel olacak, siyasal islam akımlarından ve terörizmden korunarak  inançlarını çok daha rahat yaşayabileceklerdir   Avusturya Hükümeti’nin Kilise ve Sinagoglar vb için yapılmış yasal düzenlemeleri İslami dini cemaatler ve dernekler için de uygulamak için yasal boşlukları tamamlama şeklinde gözlemlemektedir.

Ümit Vural başkanlığındaki İGGÖ yönetimi, İGGÖ’yü içişlerinde serbest hareket etme hakkına sahip-özerk bir kuruluş olarak nitelendirmekte ve İslami derneklerin para giriş-çıkışları, ödemelerin nereye ve nasıl yapıldığı gibi hesap işlerinin hükümet tarafından denetimini İGGÖ’nün özerkliğine ve içişlerine müdahale olarak nitelendirmektedir. Dolayısıyla burada İGGÖ, özerklik kavramını yanlış algılamış, yaşadığı ülkenin egemenlik haklarını görmezden gelmekte ve şeffaf olmayı reddedip hesap vermekten kaçmayı tercih etmektedir. Halbuki Avusturya’daki dernekler yasasında dini kuruluşlar ve cemaatlerin gelir giderlerinin yine aynı dernek, kuruluş ve cemaat yararına kullanılmasını şart koşmaktadır ve bu üyelerin (Müslüman halk veya diğerlerinin) maddi ve manevi menfaatlerinin ve can güvenliklerinin korunması yine Avusturya Hükümeti’nin vatandaşlarına karşı temel sorumluluklarından biridir. Tam da bu hususta, Viyana Üniversitesi Profesörü Ednan Aslan ise konuya ilişkin beyanatında İGGÖ’nün yurtdışından da elde ettiği paraları ve üye aidatlarını amacına uygun olmayan ve şaibeli bir şekilde kullandığına işaret etmektedir.   Prof. Aslan, İGGÖ’nün Avusturya’daki Müslümanları mı temsil ettiği yoksa çoğunluğu yurtdışından kontrol edilen derneklerin bir aracı mı olduğu yönündeki şüphelere ve tespitlere de dikkat çekmektedir. Üstlendiği misyon bakımından İslam alanında vasıfsız olan İGGÖ Başkanı’nın ve yönetiminin İGGÖ bünyesindeki dini işlerdeki görevlendirmelerde alanının uzmanı, eğitimli ve donanımlı, vasıflı kişilerin yerine vasıfısz ama  İGGÖ’ye aidiyeti ve bağlılığı güçlü kişileri görevlendirmektedir. Bununla birlikte İGGÖ kuruluşuşundan itibaren sorumluluklarını ihmal ederek ne Türkiye’de ne de Arap ülkelerinde resmen tanınmayan ve denkliği olmayan Kur’an Okullarını Yüksek Okul seviyesine yükseltmiş ve gelmiş oldukları kendi ülkelerinde de vasıfsızlıkları nedeniyle İmam olamayacak kişileri şaibeli sertifikalar ve diplomalar ile İmam olarak tayin etmiştir. Bu şekilde İGGÖ’nün kendi kendine zarar verdiğine vurgu yapmıştır. Bundan başka Prof Aslan, bu karmaşık durum içerisinde İGGÖ’nün karmaşık yapısıyla bir kaos içinde hareket ettiğine dikkat çekmektedir. Bu bağlamda yine,   Münster Üniversitesi İslam Dini Pedagoji  Profesörü Mouhanad Khorchide de teröre karşı mücadele yasa taslağının Avusturya’da yaşayan Müslümanlar’ın kendilerini tanımlama, toplumsal aidiyet ve kimlik çatışmalarının da giderilmesine katkı sağlayacağına dikkat çekmektedir. İGGÖ’nün „özerklik“ yaklaşımının tersine, Avusturya’da yaşayan bütün Müslümanlar „Biz Müslümanlar“ ve „Avusturyalılar“ olarak kendilerini Avusturya toplumundan ayrı veya öteki olarak konumlandırmayacaklar, islami inanışlarıyla bütün Müslümanlar kendilerini „Avusturyalılar“ olarak tanımlayıp içinde bulundukları kimlik çatışmasından kurtulacaklar ve Avusturya toplumunun bir parçası olarak daha çok aidiyet hissedeceklerdir. Profesör Mouhanad Khorchie, bu düzenlemeyle İslam dininin ve Müslümanlar’ın bu güne kadarki, sözde İslam adına eylemler yapmış insanlık düşmanı terör örgütlerinin ve diğer destekçi aktörlerin her türlü süistimalinden ve etkilerinden korumak, İslam dinini ve Müslümanlar’ı özgürleştirmek için Avusturya‘da büyük bir imkan ve şans doğduğuna vurgu yapmaktadır.  İslam toplumunun ayrılmaz parçalarından olan Alevi İslam Derneği yönetimi ise, Profesör Mouhanad Khorchide ve Profesör Ednan Aslan’ın görüşleriyle uyumlu ancak İGGÖ yönetiminin görüşünün tam zıttı bir şekilde görüş belirtmiş ve şeffaf bir şekilde Avusturya Hükümeti’ne işbirliği teklifinde bulunmuştur. Alevi İslam Cemaati Başkanı Yüksel Bilgin Avusturya’da yaşayan Alevilerin bu tamamlayıcı yasal düzenlemede Avusturya Hükümeti’ni desteklediklerini, her türlü terörizme ve aşırılıklara karşı Avusturya Hükümeti’nin mücadelesinde uzun vadeli olarak büyük katklı sunabileceklerini dile getirmiştir. Avusturya Cumhuriyeti’nin yasalarına ve kurallarına sıkı sıkıya bağlı bir şekilde faaliyet gösteren Alevi İslam Cemaati’nin Avusturya’daki barışçıl bir birlikteliğin tesisi için, her türlü kültürler ve dinler arası iletişimi desteklediklerini ve Alevilerin de her türlü ayrımcılık, ırkçılık, antisemitizm, terör ve şiddete ve bunların beslendikleri ideolojilere tamamiyle karşı olduklarını belirtmiştir.  Avusturya’daki demokratik toplum yapısına uygun bir şekilde Alevi toplumunun benliğini koruması, geliştirmesi, yeni nesillerinin yüksek standartlarda modern eğitimleri ve çok vasıflı inanç önderi yetiştirilebilmesi için Avusturya’daki üniversitelerde Alevilik araştırma ve eğitim bölümlerinin ve enstitülerinin açılmasının önemine vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda demokrasiyi ve modern yaşam felsefesini içselleştirmiş olan Alevilerin Avrupa’daki İslam şeklini benimsedikleri ve bu yeni yasal düzenlemelerin gerekliliğine işaret etmiş ve bu düzenlemeleri de birlikte şekillendirmek istediklerini vurgulamıştır. 

Prof Dr. Ednan Aslan’ın Avusturya Parlamentosu’na açık ve net bir şekilde sunduğu görüşlerden yola çıkarak biz de burada, çoğunluğunu Türkler’in oluşturduğu Müslümanları temsil etmekle mükellef İGGÖ gibi derneklerin vaziyetleri ve faaliyetleri konusunda siz okurlarımıza da duyurabilecek kadar sesli düşünmek istiyoruz: Avusturya’da 1980’li yıllardan itibaren Türk kökenli Müslüman’lar tarafından camiler açılmaya başlanmıştır.  Bu camilerin hem açılmaları hem de devamlılıklarının sağlanması için büyük fedakârlıklarda bulunmuş oldukları bir gerçektir.  2015 yılından bugüne kadar 6 yıl geçti. Bu süre zarfında istihdam edilmek üzere Din Görevlisi yetiştirilemez miydi?  Zamanında bin bir zahmet ve fedakârlıkla kurulan camilerde alanında ihtisas yapmış din görevlileri yok. Bu boşluğu nasıl dolduruyorsunuz ve yeni İslam Yasası düzenlemesi ile din görevlisi açığını nasıl doldurmayı düşünüyorsunuz? Din Görevlisi gereksinimin yanısıra, değişik alanlarda Müslüman topluma eğitim verebilecek ve Avusturya’daki yaşam kalitelerini arttıracak Psikolog, Sosyolog, İstatistikçi, Avukat, Doktor vs… değişik meslek dallarından insanların bilgi ve tecrübelerinden yararlanmayı düşündünüz mü veya düşünüyor musunuz? Yoksa çözüm odaklı, eğitimli, bilgili ve gerçek aydın olan bu insanların derneklerinizde faaliyet göstermeleri, bölgelerde vasıflı ve temsil kabiliyeti olan insanların ve Müslümanlar’ı aydınlatmaları sizin gibi malum dernek yöneticilerini “Ekonomik ve Siyasi Güç” aldığınız koltuklarınızdan mı eder? Böyle bir endişeniz varsa, bu nedenle mi bölge temsilcilerinizi seçerken eğitimsiz ama ekonomik bakımdan güçlü ve ideolojik siyasi lobi faaliyetlerinize adanmışlıkla destek verip sizi ekonomik ve siyasi bakımdan daha güçlü kılacak biatçı kişiler arasından mı seçiyorsunuz? İsimlerini burada gizli tutmak zorunda olduğumuz okurlarımızın bize aktardıklarına göre, “…Müslüman toplumunun gelişimine katkı sunmak isteyen eğitimli ve vasıflı Müslüman bireyleri de o kadar ötekileştirmişsiniz ve ürkütmüşsünüz ki, bu aydın insanlar sizlerin bu ekonomik ve siyasi güç hırsınızdan zehirlenmekten korkar hale gelmişler…”

İGGÖ ve Cemaatler Özerklik Haklarını Süistimal Mi Ediyorlar?

Müslüman Cemaatlerin Türkiye’deki siyasi partilerin veya ideolojilerin birer temsilcileri gibi hareket ediyor oldukları algısı hem Avusturya hem de anavatan Türkiye kamuoyunda oluşmuş doğru veya yanlış yaygın bir kanaattir. İGGÖ yönetimi adına başkan Ümit Vural İGGÖ bünyesindeki görevlendirmelerin ve para akışının İGGÖ’nün iç meselesi olduğunu belirtiyor ve “özerklik-iç işlerinde serbestlik” maddesini gerekçe gösterip hesap vermeye pek de gönüllü görünmemektedir. Elbette, her derneğin varlığını koruması ve sürdürmesi için bir ekonomik gelire ihtiyacı vardır. Elde edilen bu gelirler, ilgili dernek yöneticilerinin siyasi düşünceleri doğrultusunda anavatanlarındaki siyasi partilerin veya sendikaların temsilcileriymişçesine onların yararına kullanmak yerine, Avusturya’da yaşayan ve farklı görüşlerden o derneğin üyelerine ve ailelerine eğitim ve kültür alanında katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ancak, ekonomik güç hırsı dernek yöneticilerinde o kadar büyümüş ki, Camilerin büyük bir çoğunluğu, ibadethane, eğitim ve kültür merkezi olma niteliklerini kaybetmişler ve birer ticarethaneye dönüşmüş durumdalardır. Cemaatlerin, cenaze fonlarından, turizm-gezi faaliyetlerinden, fuarlardan, işletilen marketlerden ve hatta çokça meşhur olan kermeslerden elde ettikleri büyük gelirleri yine birlikte yaşadıkları toplumun varlığı ve geleceği yararına kullanmaları gerekir. Özellikle de çocuklarımızın, gençlerimizin ve kadınlarımızın mesleki eğitimleri, kötü alışkanlıklardan korunmaları ve ailelerin bilinçlendirilmeleri ve Avusturya toplumuna da bilinçli uyumları ve hatta Türk-İslam, Anadolu kültürünün Avusturya toplumuna doğru bir şekilde tanıtılması çalışmalarında kullanılmalıdır. Bütün bu saydığımız zorunlu gereksinimler için de hem maddi gücünüz hem de üye potansiyeliniz mevcuttur. Bu alanlarda hiçbir çalışma yapmamanız ve derneklerinizin kuruluş ve varlık amaçlarına uygun hareket etmemeniz bazı yöneticilere büyük maddi ve siyasi çıkarlar sağlarken Müslüman Türk Toplumuna telafisi imkânsız zararlar vermektedir.  Dolayısıyla günümüzde, -Alevi İslam Cemaati hariç- Türk Müslümanları’nın temsil edilmeleri ve haklarının savunulup korunması görevini üstlenmiş olan ve bu iddiada olan İGGÖ’nün ve CEMAATLER’in bütün bu fedakârlıklarla elde edilmiş kazanımları heba edecek bir duyarsızlıkta olduğu gözlemlenmektedir.  Dolayısıyla, Avusturya kamuoyunda oluşmuş genel algı, İGGÖ ve Cemaatlerin şeffaf olmadıkları, kuruluş amaçlarından uzaklaşıp asli işlevlerini yitirmiş oldukları ve hatta “Özeklik-İçişlerinde Serbestlik” hakkını istismar ettikleri yönündedir.

İGGÖ İslam’ı ve Müslümanlar’ı Tanıtan Bilimsel ve Kültürel Faaliyetler Düzenliyorlar mı?

Avrupa genelinde aşırı milliyetçiler tarafından İslam’ın ve Müslümanlar’ın 2001’den bu yana terörle özdeşleştirilmeye çalışıldığı bu dönemde, Avusturya Hükümeti nezdinde olduğu kadar, akademik camiada ve siyasi arenada İGGÖ ve CEMAATLER’ın asli görevlerini yerine getirip İslam Yasası’nın şekillendirilmesinde, Müslümanların haklarının korunmasında ve Müslümanlar ile İslam’a karşı oluşmuş negatif algıya karşı mücadelede son derece etkisiz kaldığı görülmektedir.  Avusturya’da aşırı sağcı siyasi partilerin entegrasyon kurumlarına bilimsel başlık altında yaptırdıkları anketlerden yola çıkarak istatistikler hazırlatmakta ve bu istatistikleri ayrımcı politikaları için taraflı yorumlayıp kullanabilmektedirler. Geniş bir Müslüman kitleyi temsil eden İGGÖ’nün, Müslüman’ları hedef alan taraflı yayınlara ilişkin ne yazılı ne de sözlü bir değerlendirmesi veya çözüm önerileri bugüne kadar kamuoyuna yansımışı görünmüyor. Benzer şekilde aşırı sağ partilerin de destekledikleri bazı kuruluşlar güya İslam dinini konuşmak için İslam karşıtı konuşmacıların katılımlarıyla konferanslar düzenlemektedirler. Bu konferans ve benzeri etkinliklerde yapılan İslam dinini terörle özdeşleştirmeye kadar vardıran İslam aleyhtarı konuşmalar Avusturya kamuoyundaki İslam karşıtlığını şekillendirmekte ve körüklemektedir.  İGGÖ’yü temsilen bu konferans, sempozyum ve benzeri etkinliklere İslam ilmine hâkim uzmanlarla İGGÖ’nün gözlemci olarak katılması, gerçek İslam’ın anlatılarak bu propagandaların etkisiz hale getirilmesi, İslam’ın ve Müslüman toplumun saygınlığının korunması İGGÖ’nün asli kuruluş nedeni ve görevi değil midir?  

İGGÖ başta olmak üzere Müslüman-Türk dernekleri ve cemaatlerin hem ekonomik anlamda hem iç işleyişlerinde hem de yurt dışı bağlantılarında, bütün şaibeleri ortadan kaldıracak surette, Avusturya Hükümeti’ne ve kendi üyelerine güven verecek şekilde şeffaf olup, Avusturya Hükümeti’nin egemenlik haklarını ve güvenlik endişelerini dikkate alıp Avusturya Hükümeti‘nin insanlık düşmanı teröre karşı Anti Terör Yasa Taslağı’nı şekillendirmesinde hem tüm Avusturya halkı, hem Müslümanlar yararına yapıcı ve uzlaşıcı sorumluluk ve inisiyatif almaları gerekir.

Die mobile Version verlassen