Son zamanların popüler gündemlerinden bir tanesi de Whatsapp ‘ın gizlilik ile ilgili bazı ülkelerde dayatma olarak güncellediği politikalar… Bilmeyenler için söyleyelim, Whatsapp ‘ın getirdiği politika güncellemesi ile kendisinin erişebildiği bazı verilere diğer üst şirketi Facebook ‘un ve reklam yayıncılarının daha fazla erişim sağlayabilmesinin alt yapısını sağlıyor. Bu birçok vatandaşın aklında soru işaretleri oluşturmuş olmalı ki, hatırı sayılır ciddi bir çoğunlukta insan Whatsapp ‘ın alternatifi olan mesajlaşma uygulamalarına yönelmiş durumda. Ayrıca Whatsapp uygulamasının indirme sayılarının da gittikçe düştüğünü gözlemliyoruz. Açıkçası bu konuda birçok insanın gizliliğine gerçekten bu kadar önem verdiğini düşünmüyorum. Çünkü hemen hemen her aktivitesini ve hayatının en özel anlarını sosyal medya platformlarında paylaşmaktan çekinmeyen kişiler, nedense mesajlarının okunacağı endişesi ile bir anda uygulama şirketlerinden gizlilik talep etmeye başladı. Aslına bakarsanız, bu tür gizliliğin ihlali ile ilgili şüpheler yeni değil. Daha önce Facebook uygulamasının ortam dinlediğine dair birçok araştırmalar yayınlandı. İnsanların bu konuda şüphelenmelerinin en önemli nedeni ise, özel bir ortamda bahsedilen konu ile ilgili reklamların Facebook üzerinde gösterilmesi. Evet yanlış duymadınız. Facebook ‘un ortam seslerini dinleyerek bunlarla ilgili meta etiketler üretmesi ve alakalı reklamlar gösterebilmek adına bu verileri kullanması kulağa rahatsız edici geliyor değil mi ? Facebook yönetimi tabi ki bu iddiaları reddediyor fakat hem çevremizden birilerinin bu durumu sık yaşaması, hem de bu konuda araştırma yapan kişilerin konuyla ilgili güçlü tezler üretmesi bu iddiaları doğrular nitelikte. Facebook profilinizde arkadaş olarak ekli olmayan bir kişi eğer rehberinizde kayıtlı ise, Facebook sayfanızda bu kişiyi “tanıyor olabileceğiniz kişiler” kısmında gösterebileceğini biliyoruz. Bunun nedeni elbette aynı grup şirketin ürünü olan Facebook Messenger, Instagram ve Whatsapp uygulamalarından herhangi birinin veya hepsinin telefonunuzun rehberine, veya sürekli aynı ortamı kullandığınız kişilerin konumlarına erişebilmesi. Başka bir örnek vermek gerekirse, hemen hemen her web sitesinde Facebookta beğen tuşunun olması sizlerin hangi websiteleri dolaştığınız hakkında bu platforma anlık olarak bilgi vermekte. Aslına bakarsanız bizim verdiğimiz bilgilerden çok daha fazlasını arka planda yapay zeka ve büyük veri algoritmalarıyla kendileri işleyerek, sizin hakkınızda ve çevrenizde sizden daha fazla bilgi edinebiliyorlar. Örneğin alışveriş merkezinde bir kafede başka bir arkadaşınızın orada bulunduğunu siz bilmeseniz dahi konum bilgilerinize erişen uygulamalar biliyor. Her zaman gittiğiniz kafe, telefonu şarja takma rutinleriniz, TV ‘yi ne sıklıkla izlediğiniz, ilinizde düzenlenen mitingler sonrası olumlu olumsuz verdiğiniz tepkiler vb. vb. günlük yaşantınızda sizin dahi fark edemediğiniz bir çok detaylar arka plandaki verilerin işlenmesi ile elde edilebiliyor.
Günümüzde akıllı telefonlar, akıllı tabletler, akıllı saatler, akıllı televizyonlar, akıllı binalar derken, bu kadar akıllı şeyin arasında aptal kalmamızı ve sadece kendilerinin dayattığı bir yaşamı sürdürmemizi isteyen teknoloji şirketleri olduğunu söylersem sanırım abartmış olmam. Cambridge Analytica skandalını birçoğumuz duyduk. Özetle bahsedersek Facebook şirketinin bazı ülkelerde seçimlerin veya referandumların yönünü değiştirmek amacıyla verileri paylaşması ve büyük veri işleme şirketi ile anlaşmasını içeren bir skandallar dizisiydi. Düşünün sadece bir sosyal medya şirketi olmak ile kalmayıp insanların kime oy atacağı ile ilgili dahi manüplatif hareketler yapma cüretini gören teknoloji şirketlerinden bahsediyoruz. Doğru veya yanlışını konuşmayacağım fakat, Twitter ‘ın ABD başkanı olmasına bile bakmadan Trump ‘a ait sosyal medya hesaplarını kısıtlaması, engellemesi vb. birçok konuda kendi siyasi çıkarlarına göre eylemler gerçekleştirmesi dahi bizlerin sunduğu güçten beslenerek gittikçe denetimsiz bir noktaya ilerlediğini gösteriyor.
Birçok insan sakladığı bir şeyin olmadığını, kendisinin özel bilgilerinin bilinmesinin önemli olmayacağını söylüyor. Bundan dolayı gizlilik ile ilgili gösterilen tepkilere katılmayacağından bahsediyor. Aslına bakarsanız bu yaklaşım oldukça yanlış. Kişilerin kullandığı bütün bu gizliliği ihlal eden yazılımlar, araçlar sadece kişisel verisine önem vermeyen kişileri etkilemiyor. Sizleri, çevrenizi, arkadaşlarınızı, yani toplumun birçok kesimini etkiliyor. Örneğin; sizin hesabınıza erişen saldırganlar sizin adınıza çevrenizden para talep ederek, birçok kişiyi mağdur edebiliyor. Dolayısıyla sizin kendi kişisel güvenliğinize dikkat etmemenizin bedelini maalesef çevrenizdeki kişiler ödeyebiliyor. Bundan dolayı, insanların öncelikle gizliliğinin, kişisel güvenliğinin korunmasının en temel hakkı olduğu konusunda bilinçlenmesi gerek. Sizlere sadece ücretsiz yazılımlar ile hizmet sunuyorlar diye kendilerine sonsuz güvenmemizi ve sonsuz yetki vermemizi isteyen şirketlere karşı ortak savaşmalıyız. Bu savaşı verirken, bir tanesinden kaçarken diğeri daha da problemli olan alternatiflere karşı da dikkatli olmalıyız. Aslına bakarsanız, sosyal medya şirketleri için şeffaflık oldukça önemli. Verilerimizin kesinlikle korunduğunu ve çok büyük önlemlerle korunduğunu söylüyorlar fakat geçtiğimiz günlerde Twitter çalışanlarının hesaplarına erişim yapan saldırganların paylaştığı görüntüler bize gösterdi ki, Twitter ‘da herhangi bir kişi ile konuştuğunuz özel mesajlaşmalar orta düzey bir Twitter çalışanı tarafından açık bir şekilde sizin haberiniz dahi olmadan görüntülenebiliyor. Dolayısıyla insanların internet üzerindeki gizliliğinde dikkat etmesi gerekenlerin en başında şunu düşünmeli. Ben bu bilgileri paylaşırken, yarın bir gün bu verilerin ortaya çıkması beni zor durumda bırakır mı ? Hesabınızın hacklenmesi veya başkası tarafından kısa süreli erişilmesi sonrası bu bilgilerden dolayı birileri zarar görebilir mi ? Bu sorulara yanıt bularak, özel hayatımızı bu sosyal medya şirketlerine bu kadar kolay teslim etmemeliyiz ve internet üzerinde sanal bir kişiye, sanal bir platforma kolayca güvenmemeliyiz.
Konu aslında Google, Whatsapp, Facebook, Instagram, Telegram vb. herhangi bir sosyal medya şirketi değil, konu aslında bizim sunulan ücretsiz hizmetlere pervasızca bilgi sunmamız ve verilerimize sonsuz bir erişim yetkisi vererek bu şirketlere sınırsız kullandırmamız. Bilinçli bir şekilde kullanılınca herşey bizim kontrolümüzde ilerleyebilir bizce. Sizce de öyle değil mi ?