AVUSTURYA ve TÜRKİYE Arasında Köprü Galiçya

AVUSTURYA VE TÜRKİYE ARASINDA KÖPRÜ GALİÇYA

Galiçya ve Galiçya Şehitleri.  Aradan 103 yıl geçti ama onları neredeyse kimse hatırlamıyor. Avusturya ve Türkiye tarihinde büyük öneme sahip olan Galiçya Cephesi 1914 -1918  Dünya tarihi içerisinde 1. Dünya Savaşı olarak yer alan bir tarihi dönem. Bu tabii büyük bir siyasi buhran aynı zamanda ve bizi de çok derinden etkileyen. O zamanki Osmanlı Devletini, Osmanlı Coğrafyasını ve Türk Milletinin yaşadığı alanları çok yakından etkileyen büyük bir olay.

1. Dünya Savaşındaki  müttefikimiz olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu‘na bağlı bir eyalet olan Galiçya; doğusunda Rusya, kuzeyinde Polonya, güneyinde de Karpat dağlarının bulunduğu bir bölge. Daha savaşın ilk günlerinde Rusya‘nın saldırısına uğramıştır. 29 Ağustos 1914‘te başlayan ve 11 Eylül 1914‘te biten savaşta, Ruslar galip gelmiştir. Avusturya-Macaristan toprakları savunmasız halde kalmış, yaklaşık yüz bin askerini Rusya‘ya esir olarak vermiş ve binlerce askerinin Rus tarafına geçmesine engel olamamıştır.

Galiçya, bugün Doğu Avrupa‘da Polonya ve Ukrayna sınırları içinde kalan tarihi bir bölge. 1916-1917 yılları arasında Enver Paşa emriyle Osmanlı Ordusunun 15. Kolordusu, Keşan ve Uzunköprü‘den hareket eden 33 bin Türk askerinin Almanya ve Avusturya-Macaristan ile birlikte Ruslar‘a karşı savaştığı cephenin adı da Galiçya Cephesi.

Osmanlı Devleti Galiçya bölgesinde müttefiki Avusturya ve Almanya‘ya destek olmak için, daha müttefiklerinin bu yönde bir talebi olmadan istekli davranmış,  Başkomutan Vekili Enver Paşa Çanakkale cephesinde boş kalan bazı birliklerin Galiçya‘ya gönderilmesi fikrini ileri sürmüştür. Ancak Osmanlı Devleti‘nin Galiçya için gösterdiği eğilim, Alman Orduları Başkomutanı General Falkenhayn tarafından geri çevrilmiştir. Almanya, 1916 Verdun Savaşlarında Fransa ve İngiltere‘nin ciddi bir direnciyle karşılaşıp Ga

liçya‘daki savaşta güç kaybedince, Osmanlı Devleti‘nin başından beri olumlu baktığı Avrupa cephelerine asker gönderilmesi  fikrini desteklemiştir. Osmanlı Devleti, Meclis-i Vükela kararı sonucu çıkarılan bir irade-i seniyye ile 19. ve 20.  Türk tümenlerinden oluşan 15. Kolordunun Galiçya‘ya gönderilmesine karar vermiştir. Ayrıca Almanya ile 6 Eylülde 1916‘da Ples‘te yapılan ve 28 Eylülde de Osmanlı Devleti ile ilgili kısımların netleştirildiği anlaşmaya göre, Osmanlı ordularının hareket planları Almanya‘nın kontrolüne girerek Osmanlı ordu yönetimi üzerinde Alman nüfusu pekişmiştir. Böylece Avrupa cephelerinde Osmanlı askeri varlığı arttığı gibi bu birliklerin emir komutası da başlarındaki Alman ordu yönetimine bırakılmıştır.

Evet Galiçya çok uzaktır, adı duyulmadık, yeri bilinmedik bir memlekettir. Daha bir kaç sene öncesine kadar Anadolu‘nun bilmem hangi ilinin, hangi ilçesinin hangi köyünde bağında bahçesinde, işinde gücünde olan binlerce Mehmetçik biranda kendisini önce Balkan savaşlarında, sonra da Çanakkale‘de vatan savunmasında bulmuştur. Ve hepsi de yüzlerce arkadaşını gözü önünde şehit vermiş, yüzlercesini gazi olarak geride bırakmıştır. Hepsi vatanları için canlarını ve kanlarını seve seve sebil etmişlerdir. Peki ya Galiçya? Türk tarihine ilk defa yurt topraklarının dışında başka dost ülkelerin komutası altında, bir de Galiçya Cephesi eklenmiştir. Ancak  cephedeki hiçbir Türk askerinde en ufak bir olumsuz hal ve tavır görülmemiş, üstün bir disiplin ve sadakatle görevlerini mükemmel şekilde yerlerine getirmişlerdir. Çanakkale mahşerini aratmayacak mermi ve bomba sağanaklarına karşı göğüslerini siper etmişler, Avusturya topraklarına, Avusturya askerlerinden önde giderek savaşmışlardır.

Osmanlı askerlerinin gelişine temkinli yaklaşan hatta bundan endişe duyan bir kesimin var olduğunu belirtmek gerekmektedir. Tarihte pek çok kez Osmanlı ordularıyla çeşitli cephelerde karşı karşıya gelen Avusturyalıların şimdi Osmanlı askerleriyle birlikte Ruslara karşı aynı cephede savaşacak olmaları çok kolay kabul edilecek bir şey değildi. Nitekim savaşın ilerleyen dönemlerinde Osmanlı askerlerinin cephede Ruslara karşı kazandığı başarıların söz konusu dostluk ve dayanışma duygularını daha da perçinlediği görülecektir. Osmanlı askerlerinin imparatorluk topraklarını kendi öz vatanlarıymış gibi cesaretle savunmaları Avusturya-Macaristan halkı üzerinde minnet duyguları uyandırmıştır.

Galiçya Cephesi‘ndeki Osmanlı askerleri aldıkları görevi başarı ile yerine getirmişlerdir. Savaşın genel sonuçlarının yanı sıra Galiçya Cephesi‘nde ve cephe gerisinde yaşananlar savaşın toplumlar ve bireyler üzerinde ne denli tesirli olabileceğini ve savaşın insani boyutunun  da siyasi boyutlarıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Galiçya‘da 1. Dünya savaşının başladığı ilk aylarda kaybedilen topraklar tekrar alınmış, Rus hücumları Türklerin inatçı direnişleri karşısında hep sonuçsuz kalmıştır.

Bir çok cephede savaşmak mecburiyetinde kaldığımız bir süreci canlandıralım ve biz aslında bu coğrafyalara hem kendi Osmanlı topraklarımıza Türk egemenliğini, hem de komşu coğrafyalarımıza yapılan dış güçlerin bu tür sömürgeci ataklarına, ittifak yapmak suretiyle, ittifak grubundaki dostlarımızı ve Avusturya‘yı yalnız bırakmayarak büyük destek vermiş olduk.

Özellikle iki ülkenin birbirleriyle olan tarihi ilişkileri içerisinde mücadeleler var. Ama tarihi olaylara bakıldığında sadece mücadeleleri görmüyorsunuz, dostlukları da görüyorsunuz. İttifakları da görüyorsunuz. Sizin tarihe nereden baktığınızla alakadır bu durum. Galiçya gibi ittifakımız var bunun muazzam birlikteliği var, iki ülke milletinin dostluğuna sağlayacağı katkıyı hiçbir zaman ihmal etmememiz gerekiyor.  12.000 şehidimiz var bu topraklarda tabii ondan fazla elbette gazimiz var.

Milletimizi, kanıyla canıyla temsil ederek hayatlarının baharlarında, bir dönemi tamamen cephelerde, yarı aç yarı tok geçiren ve dünyanın dört bir yanında yatmakta olan isimsiz kahramanlarımıza  hem rahmet dileyelim hem de şükranlarımızı sunalım.

Die mobile Version verlassen