Brücke: Kimdir Ebru Aktaş? Viyana’ya ne amaçla yerleşmiştir?
Aktaş: 2011 yılının ortalarında kız kardeşim ile İzmir’den Viyana’ya eğitim amaçlı geldik. Yüksek Lisans için geldim ve bitirdim. Şimdi ise bir yandan Viyana Üniversitesi’nde Yönetim alanında doktora yapmaktayım diğer yandan ise kurumsal bir firmada çalışmaktayım. „Viyana’ya tam anlamıyla yerleştiniz mi?“ derseniz, emin değilim daha karar vermedim ama bir süre daha burada olduğum kesin.
Brücke: Viyana Üniversitesi’ne kayıt yaptırmak hayaliniz miydi?
Aktaş: Hayır değildi. Tam anlamıyla şans eseri geldik buraya. Kız kardeşim eğitim dili Almanca olan bir yerde Lisans yapmak istiyordu. İki seçeneğimiz vardı; Almanya veya Viyana. Yaşam şartları ve eğitim kalitesine baktığımızda Viyana’yı tercih ettik.
Brücke: Biliyoruz ki çok genç yaşlarınızda başlamışsınız sivil toplum kuruluşlarında faaliyet göstermeye. Türkiye’de ne tür faaliyetlerde bulundunuz?
Aktaş: İlkokuldan beri birçok farklı faaliyetlerde bulundum. Fakat en belirgin yapmaya başladığım faaliyetler 15 yaşlarımdan itibaren gerçekleşti. Lise 1’deyken özel bir Üniversite’nin ‘Küreselleşmenin Neresindeyiz?’ isimli panelinde konuşmacı olarak katılarak bir serüvene başladım diyebiliriz. Birçok alanda birçok farklı faaliyetlerde bulundum ve çok fazla yarışmadan ödül aldım. Hepsini sayabilmem mümkün değil ama bir kaç tanesini sizinle paylaşabilirim. Lisedeyken 3 sene boyunca MUN (Model United Nations)’ta görev aldım, Roma Üniversitesi’nde Avrupa Birliği Yenilenebilir Enerji konferansına konuşmacı olarak katıldım. Üniversite yıllarımda kendim başkanlığını yaptığım Yardımlaşma Kulübü kurdum ve arkadaşlarımla çok güzel sosyal sorumluluk projelerine imza attık. Onun dışında 3-4 tane farklı kulüplere de üyeydim ve onlarla beraber çok güzel projeler de yaptık. Kısacası bu yaşıma kadar hep insanlara faydalı olabileceğine inandığım projelerde yer almaya çalıştım. Viyana’da da hala daha elimden geldiğince yer almaya çalışıyorum.
Brücke: Üniversite’ye kaydolurken yaşadığınız sorunlar var mı? Yoksa kolaylıkla kayıt yaptırabildiniz mi?
Aktaş: Bu konuda çok şanssız bir süreç geçirdim diyebilirim. Tam 5 kere ret yedim Viyana Üniversitesi’nden ve sonunda olayı avukat ile çözebildim. Onların benden istediği bütün evrakları eksiksiz vermeme rağmen okuduğum Üniversite’nin eğitim dilinin yüzde yüz İngilizce olmadığını iddia ettiler. Çünkü diplomam yarı Türkçe yarı İngilizce idi. Bu durumu kanıtlamak için birçok kez İzmir’de okuduğum Üniversite’den resmi belgeler aldım kabul etmediler. Viyana’da birçok kuruma gittim durumu çözmek için danıştım ama hiç biri yardımcı olamadı. Şans eseri bir avukat buldum, yazmış olduğu dilekçenin sonunda kurul toplandı ve bana aynen şu cümleleri kurdular; ‘Bizim bu olanlardan haberimiz yoktu, aa kusura bakmayın diploma eki üzerinde yazan yazıyı görmemişiz, kabul edildiniz’ dediklerinde hem sevindim hem üzüldüm. Çünkü tam 1,5 sene savaştım ve o dedikleri cümle çok basitti. Bir görevlinin dikkatsizliği pes etseydim benim geleceğime sebep olabilirdi. Ama bu süreçte bana olumlu katkısı olan tek şey Almancayı çok iyi öğrenmemdi. Belki kabulüm kolay olsaydı, eğitim dilim İngilizce diye Almancayı bu kadar hızlı öğrenmeyecektim. „Her şerrin içinde bir hayır vardır“ derler ya, benimki de öyle oldu sanırım.
Brücke: Engelleri aştınız ve kayıt oldunuz. Sonrasında neler yaşadınız?
Aktaş: Bu olaylar kayıt zamanları geçtikten sonra gerçekleştiği için birçok derse kayıt olamadım ve sadece bir tane ders alabildim. Yapmış oldukları hata bir dönemimin boşa geçmesine sebep oldu. Bu süreyi iyi değerlendirip bütün dersleri, öğretmenleri ve sistemi iyi araştırdım yine bir avantaj haline getirdim diyebiliriz. Tam „yeni dönem yeni heyecan“ derken sağ ayak bileğim ile ilgili çok ciddi sorunlar yaşadım. O döneme başlamadan önce ilk ameliyatımı oldum, ama inat etmiştim bir dönem daha kaybedemezdim. Bu yüzden bazen tekerlekli sandalye bazen değnekler ile Üniversite’ye gittim. Yüksek Lisans eğitimim boyunca toplamda iki kere ameliyat oldum ve bir kere de yoğun bir tedavi gördüm. Bunların sonucunda hemen hemen bütün dönemler boyunca değnek veya tekerlekli sandalye ile gidip geldim.
Brücke: Bu kadar zorluğa rağmen eğitim hayatınız aksamadan devam edebildi öyle mi?
Aktaş: Evet… Çünkü ben buraya okumaya gelmiştim ve her ne olursa olsun, her ne yaşarsam yaşayım başladığım işi yarıda bırakmayı sevmediğim için direndim ve aldım diplomamı.
Brücke: Şimdi biraz da tezinizden bahsedelim..
Aktaş: Tezimi kapsamlı ve bilgilendirici bir çalışma olsun diye çok sevdiğim Bangladeş’li bir kız arkadaşım ile yazdık. O literatür, teori kısmını yaptı, ben ise araştırma ve raporlama kısmını yaptım. Avusturya’ya yatırım yapmak isteyen uluslararası firmaların, yatırım yaparken hangi pazara giriş stratejisi uygulaması gerektiğini araştırdık. Sektör olarak da yiyecek-içecek sektörünü seçtik. Çok ama çok detaylı bir araştırma yaptık. Haftalarca aklınıza gelebilecek bütün marketlerin ürünlerine bakıp, menşei bilgilerini not edip teker teker bu üretici firmaları araştırdık. Ve firmalara anket düzenledik, sorduğumuz soruları da analiz ettik ve çok değişik sonuçlar bulduk. Normalde mezun olmak için 80 sayfa yeterli demişti Profesörümüz ama çok güzel ve ilginç sonuçlar elde ettiğimiz için hepsini raporlamak istedim. Derken bir baktım ki 175 sayfa olmuş. Profesör çok beğendi ve iyi bir not verdi. 4 hafta sonra Almanya’dan bir firma çalışmamızı kitap olarak basmak istediğini söyledi ve biz de doğal olarak kabul ettik.
Brücke: Doktora dışında iş hayatında kariyer de yapıyor musunuz?
Aktaş: Evet, hatta şansım da döndü diyebiliriz. Yaklaşık 3 senedir DenizBank AG’de Online Pazarlama Uzmanı olarak çalışıyorum. Mezun olmama yakın iki tane iş başvurusunda bulunmuştum. İlk görüştüğüm şirkete kabul edilmiştim ama AMS eğitim seviyemden dolayı o işte o maaşla çalışmama izin vermedi, sonrasında görüştüğüm şirket DenizBank AG idi. Tam diplomamı aldığım gün işe başlayacağımın haberini verdiler. Çok mutlu olmuş ve kendimi çok şanslı hissetmiştim.
Brücke: Başarılı bir akademik kariyer ve iş hayatı. Sular duruldu mu? Aksiliklerle mücadele devam ediyor mu hayatınızda?
Aktaş: Benim hayatımda sanırım sular hiç durulmaz. Aksiliklerle mücadele devam ediyor, artık aksilik çıkmadığında şaşırıyorum. Ama sanırım Allah mücadeleci ruhumu görüyor ondan dolayı çıkartıyor. Doktora eğitimime devam ediyorum derslerim bitti ama makale yazmam lazım. Yaşamış olduğum diğer aksiliklerden dolayı şu an ona fırsat bulamıyorum diyebiliriz. İşe başladıktan sonra her şey yolunda gidiyordu aslında bir sene falan hayatımın çizgisini değiştirecek sorunlarla karşılaşmadım, hatta çok şaşırıyordum sakin olmasına. Derken vize ile ilgili çok değişik bir sorun ile karşılaştım. Şaka gibi gelecek ama kendileri vizemin türünü değiştirmek istedi fakat daha sonra kendileri vermek istemedi. 14 ay boyunca mücadelemin sonunda hak ettiğim mahkeme kararı sonucunda vizemi aldım. O sorunu çözdüm derken sağ ayak bileğimdeki çözülmüş olduğunu sandığım problem yine ortaya çıktı. Yakın zaman önce ameliyat oldum ve 7 hafta yürümem yasaklandı. Yine ilerleyen zamanlarda bir ameliyat daha olacağım ama sorun değil.
Brücke: Bundan sonraki kariyer hedefleriniz nelerdir?
Aktaş: Doktoramı en kısa sürede bitirmeyi hedefliyorum onun dışında yine sosyal sorumluluk projelerinde yer almaya devam edeceğim.
Brücke: Karşımızda ne istediğini çok iyi bilen ve zorluklar karşısında pes etmeyen genç ve başarılı bir hanımefendi görüyoruz. Özellikle gençlerimize önerileriniz nelerdir.
Aktaş: Ben hayatım boyunca hakkım olan davaların peşinde koştum ve zorlu bir süreçten bile geçmiş olsam da sonunda hep kazandım. Eğer bir konuda haklıysanız, karşınıza ne çıkarsa çıksın pes etmeyin çünkü Allah er ya da geç mücadelenizin mükâfatını veriyor bundan emin olun. Karşılaştığınız sorunu çözümlemek istiyorsanız hiçbir zaman kulaktan dolma bilgilerle hareket etmeyin ve haklarınızı en detaylı şekilde ilgili kurumlara sorarak araştırın, okuyun ve kendinizi o konu hakkında geliştirebildiğiniz kadar geliştirin. Hedeflerinize ulaşmak için çıkan zorluklar sizleri yıldırmasına izin vermeyin, onlar sizin hırslanmanıza, hayata daha sıkı sarılmanıza sebep olsun. Doğruluk, dürüstlükten asla şaşmayın ve sabretmeyi öğrenin. Nefes alabildiğiniz sürece bu ha-yatta aşılamayacak hiç bir sorun yok inanın bana. Belki çok klişe olacak ama cidden pes etmemeniz için çok işe yarıyor. Karşılaştığınız sorunlar sizi yormaya başladığında etrafınızda sizden çok daha kötü olaylarla karşılaşan insanların hayatlarını gözlemleyin, şükredin, umudunuzu kaybetmeyin ve gülmekten asla vazgeçmeyin. Unutmayın hayatta olumsuz şeyler ile karşılaşmazsak olumlu olanların kıymetini bilemeyiz, hayat sıradanlaşır ve monotonluktan sıkılırsınız ve hayatınızın hiç bir anlamı olmaz. Kendinizi sevin ve ardından insanları sevin, içten ve gerçek dostluklar kurun, hayatınıza renk katan size pozitif enerji veren insanları tutun çevrenizde. Ve son olarak yardıma muhtaç olan insanlara hep ama hep yardım eli uzatın, çünkü onların ettiği dualar ve onların mutluluğu inanın kariyerden ve kazandığınız paradan çok daha önemli.