Türkçe-1

Marmara Denizi’ni 3-5 Yıl İçinde Geri Kazanabiliriz!

Yüksek sıcaklık, deniz şartlarındaki durağanlık, arıtılmadan Marmara Denizi’ne gönderilen evsel, sanayii ve tarımsal atıklar ve sonuç: DOĞA KUSTU! Marmara denizi entübe oldu, yoğun bakıma alındı! Bakanlık, belediye, üniversiteler acil durumu görüp derhal işe koyuldu. Atık kabul gemileri, deniz süpürgeleri, vidanjörler, oksijen verilerek müsilaj yoğunluğu takip edilerek temizlik çalışmaları yapılmaya başlandı. Acil, geçici, kesin önlemlerle doğanın sinirini yatıştırmaya, ondan özür dilemeye çalışıyoruz. Aslında çözüm çok basit: Marmara Denizi’ne bundan sonra bir litre bile evsel, tarımsal, endüstriyel atığı arıtmadan bırakmamak!

Prof. Dr. Mustafa Sarı
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi
Deniz Bilimleri ve Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi

Denizdeki biyolojik süreçler birbiriyle bağlantılıdır. Besin ağı dediğimiz çok büyük bir fabrika- sistem çalışıyor. Deniz suyunun içerisindeki minik bitkicikler olan fitoplankton ya da algler mikroorganizmalar -karadaki bitkilerin karşılığı gibi düşünelim- azot ve fosfor alıp, güneş ışığı ve karbondioksidi kullanıp, fotosentez yaparak ilk bitkisel dokuyu üretmiş olur. Bu denizdeki yaşamın temelini teşkil eder.

Fitoplanktonların maksimum hızla çalışabilmesi için üç tane olmazsa olmazı vardır. Işık yeterli olmalı, sıcaklık ideal seviyede olmalı, ortamda yeterli derecede besin olmalı.

Müsilajın yoğunlaşmasının üç temel sebebi var!

Öncelikle Marmara Denizi çok yoğun kirlettik. 40 yıldır yanlış uygulanan atık yönetim politikaları 25 milyon insanın evsel atıkları, Türkiye’nin endüstrisinin yarısının sanayi atıkları ve çok önemli tarımsal atıklarını doğrudan ya da dolaylı olarak Marmara Denizi’ne gönderdik. Dolayısıyla Marmara Denizi’nin azot ve fosfor yükünü artırdık.

Marmara Denizi oluşum itibarıyla astımlı bir insan gibidir. Karadeniz ve Ege gibi iki büyük denize iki tane dar boğazla bağlıdır. Bu durum Marmara Denizi’ni hassas hale getirip, durağan yaptığı için oluşabilecek ekolojik felaketlere duyarlı oluyor. Marmara Denizi’nin bu durağan hali müsilajın oluşmasındaki ikinci neden.

Üçüncü neden; küresel iklim değişikliği dediğimiz bütün dünyayı etkileyen, deniz sıcaklıklarını artıran bir fabrika çalışıyor. Bu fabrika Marmara Denizi’ni de ısıttı. 40 yıllık ortalama sıcaklık 2,5 derece daha fazla ısındı.

Doğanın Şakası YOK!

Sıcaklık yüksek, deniz şartları durağan olunca süreç hızlanır. Normalde birim hacimde 10’lu rakamlarda bulunması gereken organizma sayısı milyonlara çıkar. Sıcaklık yüksek olduğu için ortamdaki azot ve fosfor tüketmek için bitkisel organizmalar çok hızlı çoğalır. Çoğalma hızlı olunca oradaki bitki besin elementlerinin bazıları hızlı tükenir. Azot, fosfor arasında dengesizlik oluşur ve stres şartları ortaya çıkar. Oksido plankton grupları strese girdiğinde kendilerini korumak için müsilaj dediğimiz organik yapıdaki salgıyı üretir.

Fitoplankton grupları olmazsa soluduğumuz havanın içerisindeki oksijen olmaz! Soluduğumuz havanın en az yarısı denizden gelir. Bunun farkında olalım!

Geçici çözümler kalıcı olmaz!

Eğer Marmara Denizi’nde daha sonraki yıllarda müsilaj görmek istemiyorsak kirlilik kaynaklarını azaltmamız gerekiyor. Bunun dışında atacağımız her adım sadece ve sadece geçici tedbirler olur. Bunlar da yapılmasın ama kalıcı çözüm ŞART!

Aslında kesin çözüm çok basit: Marmara Denizi’ne bir litre bile evsel, tarımsal, endüstriyel atığı arıtmadan bırakmamak! Çözüm için profesör, mühendis, uzman olmaya gerek yok. Çözüm çok basit. Bir yerde bir sorun çıkıyorsa önce o soruna neden olan kaynakları bulup, kurutmak gerekir.

Müsilajın nedeni kirlilik ise uzun vadede kirlilik kaynaklarını ortadan kaldırmak gerekir. Geçici, acil çözümler kalıcı olmaz. O zaman müsilaj sorunu yine karşımıza çıkar. Geldiğinde ise daha uzun süre ve daha yoğun kalır.

Türkiye’nin üç yanındaki denizlerin durumu:

*Karadeniz’in dip bölgelerinde hidrojen sülfür olan bölgeleri var. Oksijen oranı çok düşük.

*Marmara Denizi’ne atık kabul gemileri, deniz süpürgeleri, vidanjörler çalışmaya başladı. ‘Daha önce bu çalışmalar niye yapılmadı’ diye sormamız gerekiyor. Yapılan ölçümlere göre hidrojen sülfür yani oksijensiz ortamın oluştuğuna dair kanıtlar var. Tedbir almazsak bu genişler.

*Ege Denizi sirkülasyon, tuzluluk, oksijen seviyesi yüksek bir deniz. Şu anda Ege’de bir müsilaj sorunu yok. Ancak Çanakkale Boğazı’nın çıkışından Bozcaada açıklarına kadar devam eden müsilaj görülebilir.

*Akdeniz ise oksijen, besin miktarı ve tuzluluğu yüksek bir deniz.

Ege, Akdeniz, Karadeniz’de müsilaj hiç oluşmaz demiyoruz ama Marmara Denizi gibi yoğunlaşmasını beklemiyoruz.

Önce sebepler ortadan kaldırılmalı!

Bilimsel araştırmalarda 3-5 beş yıl içinde Marmara Denizi’nin müsilajdan önceki durumuna döneceğini görüyoruz. İdeal bir projeksiyonla Marmara Denizi ‘200 yıl önceki haline dönsün’ diyelim ama bunu hayal ettiğinizde ‘Marmara denizi artık geri döndürülemez hale geldi eyvah demek zorunda kalırız’ bu yanlış. Yapılması gereken, adım adım ilerlemek. Ekosistemlere ömür biçilemez, yaşayan sistemlerdir. Denge bozulur, başka bir denge kurulur. Şu anda bozulmuş olan dengeyi, önce eski haline getirelim. Bu aşamaya gelince daha önceki haline getirmek için alacağımız önlemlerle Marmara Denizi her yıl daha iyiye gidebilir. Sebepler ortadan kaldırılmalı. Çözümler içinde gübreye dönüştürme, kozmetik alanında kullanma, bakteriler kullanmak bunlar yapılsın ancak önce müsilajın oluşumunu engelleyecek müdahaleler yapılması gerekir. İklimi değiştiremiyoruz, denizin orijinal halini değiştiremiyoruz. Elimizde tek kalan paramatre atıkları azaltmak, evsel, tarımsal, endüstriyel atıkları arıtmadan denize göndermemek!

Ähnliche Artikel

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Überprüfen Sie auch
Schließen
Schaltfläche "Zurück zum Anfang"