MakaleSağlık1Türkçe-1

Gençlik İnsan Hayatının En Zor Dönemidir

Psi­ki­yatr Prof. Dr. Erol Göka ile er­gen­lik ve aka­bin­de gelen genç­lik dö­ne­min­de kar­şı­la­şı­lan dep­res­yon ve teş­hi­si epey­ce zor olan mas­ke­li dep­res­yo­nu ko­nuş­tuk… Bu ko­nu­da eği­tim­ci­le­re, aile­le­re ve genç­le­re düşen gö­rev­le­ri mer­cek al­tı­na aldık.

Er­gen­lik ve uzan­tı­sı olan genç­lik de­di­ği­miz sü­re­cin in­sa­nın hayat yol­cu­lu­ğun­da­ki yeri nedir? Bu dö­nem­ler­de hayat ve ki­şi­lik nasıl şe­kil­le­nir? “Genç­lik çağı dep­res­yo­nu” diye ad­lan­dır­dı­ğı­mız durum nedir?
Her zaman genç­ler vardı ama genç­lik, in­sa­nın ço­cuk­luk­la ye­tiş­kin­lik arası uzun bir ge­li­şim ev­re­si ola­rak nis­pe­ten yeni bir dönem oldu. Genç­lik, tarih bo­yun­ca çok kısa bir geçiş ev­re­si, bir­kaç bahar süren bir de­li­kan­lı­lık dö­ne­miy­ken, kısa bir bu­luğ­dan iti­ba­ren in­san­lar 15-16 yaş ci­var­la­rın­da ye­tiş­kin top­lu­ma kabul edi­li­yor­lar­ken mo­dern­lik­le bir­lik­te, genç­lik özerk bir top­lum­sal ka­te­go­ri ha­li­ne geldi, on yılı aşkın bir sü­re­yi kap­sa­ma­ya baş­la­dı. Üs­te­lik okuma ve mes­lek sa­hi­bi olma, aile­sin­den kop­ma­nın zor­laş­ma­sıy­la bir­lik­te bu süre daha da uzu­yor. Yakın za­man­la­ra kadar genç­lik dö­ne­mi­ni 13-23 yaş­la­rı arası ola­rak ele alır­ken bir sü­re­dir, 15-30 yaş ara­sın­da­ki­le­re “genç” di­yo­ruz.

Sa­nı­la­nın ak­si­ne genç­lik, in­sa­nın en zor dö­ne­mi… Ders­ler, ar­ka­daş çev­re­si, aile or­ta­mı, ha­ber­ler, vel­ha­sıl tüm dünya henüz bir kim­li­ği bile ol­ma­yan, fi­zi­ki gö­rü­nü­mü, boyu posu bile ne­re­dey­se her gün de­ği­şen genç in­sa­nın üze­ri­ne gelip du­ru­yor. Her­kes, ondan her alan­da en iyi ol­ma­sı­nı, tut­tu­ğu her işi ba­şar­ma­sı­nı is­ti­yor. Genç insan böyle bir or­tam­da kim­li­ği­ni şe­kil­len­dir­mek, nasıl bir insan ola­ca­ğı­na karar ver­mek zo­run­da. Ma­ale­sef elin­den gelen çok şey de yok. Ne do­ğa­ca­ğı aile­yi ne bo­yu­nu po­su­nu ne ye­te­nek­le­ri­ni ken­di­si seç­miş ama tüm bun­lar­dan so­rum­lu ol­ma­yı, on­lar­la iyi ge­çin­me­yi öğ­ren­mek, çoğu zaman çev­re­sin­de­ki ye­tiş­kin­le­ri ya­tış­tır­mak zo­run­da…

Dep­res­yon “ruh­sal çök­kün­lük” ile sey­re­den bir ruh­sal ra­hat­sız­lık. Her insan zaman zaman dep­re­sif ola­bi­lir ama dep­res­yon has­ta­lı­ğın­dan bah­se­de­bil­me­miz için uy­ku­suz­luk, iş­tah­sız­lık, ke­yif­siz­lik, mut­suz­luk, ke­der­li­lik, suçlu his­set­me, kolay ağ­la­ma gibi be­lir­ti­le­rin en az iki hafta sür­me­si ge­re­ki­yor. Yoksa gün­lük ha­ya­tı­mız sı­ra­sın­da­ki moral bo­zuk­luk­la­rı­mız ya da ca­nı­mı­zı sı­ka­cak bir şey ol­du­ğun­da ona ver­di­ği­miz tep­ki­ler has­ta­lık demek değil. Genç­ler de dep­res­yon has­ta­lı­ğı­na ya­ka­la­na­bi­lir. Genç­le­rin dep­res­yo­nu ge­nel­lik­le çok tipik sey­ret­mez; öfke pat­la­ma­la­rı ve si­nir­li­lik tab­lo­ya eşlik ede­bi­lir, dep­res­yo­nu mas­ke­le­ye­bi­lir. Has­ta­lık ola­rak dep­res­yon ile genç olmak ara­sın­da hiç­bir alaka yok­tur ama genç­le­rin daha hü­zün­lü, sı­kın­tı­lı in­san­lar ol­ma­la­rı sanki böyle bir bağ­lan­tı var­mış gibi bir gö­rün­tü or­ta­ya çı­ka­rır.

MAS­KELİ DEP­RES­YON
Genç­lik çağı dep­res­yo­nu ve ye­tiş­kin­le­rin ya­şa­dık­la­rı dep­res­yon ara­sın­da ne gibi fark­lı­lık­lar var? Ço­cuk­lar­da ve er­gen­ler­de sık gö­rül­dü­ğü söy­le­nen “mas­ke­li dep­res­yon” de­di­ği­miz kav­ra­mı açar mı­sı­nız? Be­lir­ti­ler nasıl açığa çıkar? Ebe­veyn­ler hangi nok­ta­la­rı göz­den ka­çır­ma­ma­lı­lar?
Genç­lik dep­res­yo­nu hem diğer dep­res­yo­na ben­zer hem de ondan çok fark­lı­dır. Ke­der­li ve mut­suz olma, ken­di­si­ne olan saygı ve gü­ven­de azal­ma, es­ki­den zevk al­dı­ğı şey­ler­den zevk ala­ma­ma, ke­yif­siz­lik, uyku ve iştah so­run­la­rı tüm dep­res­yon­lar­da or­tak­tır ama genç in­san­da bun­la­rı sap­ta­ya­bil­mek çok zor­dur. Çünkü dep­res­yon­da ol­ma­sı­na rağ­men bir mas­key­le ör­tü­lü ol­du­ğun­dan genç in­sa­nın ruh hali göz­den ka­ça­bi­lir. Her şey­den önce dep­res­yon­da bile olsa genç insan ye­tiş­kin­le­re göre daha ener­jik gö­rü­le­bi­lir, ile­ti­şim kur­mak­ta zor­luk­lar ya­şan­ma­sı ne­de­niy­le dep­re­sif hali an­la­şıl­ma­ya­bi­lir, içine ka­pan­ma­sı kap­ris sa­nı­la­bi­lir; da­ha­sı ders­le­re, işine ve ho­bi­le­re il­gi­si­nin azal­ma­sı, öf­ke­li ve ger­gin oluşu ah­la­ki prob­lem­miş gibi al­gı­la­na­bi­lir. Ebe­veyn ve öğ­ret­men­ler, genç­ler­de­ki kes­kin huy de­ği­şim­le­ri­ne, ar­ka­daş iliş­ki­le­rin­de­ki ve ders­ler­de­ki so­run­la­rın art­ma­sı­na, içe ka­pan­ma­la­ra dik­kat et­me­li, öfke ve ger­gin­lik hal­le­rin­de bunun bir dep­res­yon mas­ke­si ola­bi­le­ce­ği­ni mut­la­ka he­sa­ba kat­ma­lı­dır­lar.

İle­ti­şim çağı ola­rak ad­lan­dır­dı­ğı­mız bu dönem her na­sıl­sa in­sa­ni iliş­ki­le­rin ara­sı­na set çekti… Ha­ya­tın di­ji­ta­le kay­ma­sı genç­le­ri nasıl et­ki­li­yor? Ailey­le olan bağ­la­rı ve ile­ti­şim­le­ri­ne nasıl yan­sı­yor?
Üze­ri­ne ko­ca­man bir kitap ya­zı­la­bi­lecek bir soru bu. “İnter­net ve Psi­ko­lo­ji­miz” ki­ta­bı­mın önem­li bir bö­lü­mü, ya­şa­dı­ğı­mız za­man­lar­da genç­le­rin ye­tiş­kin­ler­den fark­lı­lık­la­rı­nı an­lat­ma­ya ça­lı­şı­yor. Genç­ler bir ya­nıy­la bu yeni dün­ya­nın ev sa­hip­le­ri, biz ye­tiş­kin­ler ise ko­nuk­la­rı­yız. Onlar içine doğ­duk­la­rı tek­no­med­ya­tik dün­ya­yı, sa­nal­lı­ğı hiç ga­rip­se­me­den ya­şı­yor­lar. Biz ise hem dün­ya­yı an­la­mı­yo­ruz hem de genç­le­re kız­mak­tan başka bir şey yap­mı­yo­ruz. Tamam, bun­lar iyi yan­lar ama genç­ler aynı za­man­da gü­nü­mü­zün so­run­la­rı­nı da en şid­det­li bi­çim­de ya­şı­yor­lar. Biz­den o kadar çok fark­lı­la­şı­yor­lar ki, uz­man­lar on­la­ra “app ku­şa­ğı”, “in­ter­net nesli” gibi adlar ve­ri­yor­lar. Ha­ya­tı el­le­rin­de­ki akıl­lı ci­haz­lar­dan an­la­ya­bi­le­cek­le­ri­ni sa­nı­yor­lar. Her şeyi cep te­le­fo­nun­da­ki uy­gu­la­ma­dan bek­le­yen, hazır lopçu ol­ma­ya yat­kın­lar, sos­yal medya uzun sü­re­li ve derin dü­şün­me­le­ri­ni en­gel­li­yor. Akıl­lı ci­haz­la­ra o kadar çok zaman ayı­rı­yor­lar ki, ger­çek sos­yal iliş­ki­yi ve ile­ti­şim ku­ral­la­rı­nı bil­mi­yor­lar. Bu yüz­den de ürkek ve çe­kin­gen­ler. Sa­nı­la­nın ak­si­ne daha çok aile­le­ri­ne ya­pı­şı­yor, on­lar­sız bir şey ya­pa­mı­yor­lar. Ebe­veyn de yeni dün­ya­dan kor­ku­su ne­de­niy­le genç­ler üze­rin­de­ki de­ne­tim­le­ri­ni ar­tır­mak is­ti­yor­lar, adeta he­li­kop­ter gibi hep gen­cin et­ra­fın­da do­la­nı­yor­lar. Özel­lik­le genç er­kek­ler okul ve hayat ba­şa­rı­sı için uğ­raş­mak­tan, ide­al­ler­den vaz­ge­çi­yor­lar. Ça­lış­ma­nın lü­zu­mu­nu an­la­mak­ta zor­la­nı­yor­lar. Sos­yal ha­yat­la­rı mut­lu­luk üre­te­me­di­ğin­den al­ko­le ve madde ba­ğım­lı­lı­ğı­na daha yat­kın hale ge­li­yor­lar, in­ter­net oyun­la­rı­na ba­ğım­lı olu­yor­lar.

Ruh sağ­lı­ğı uz­man­la­rı genç­lik dep­res­yo­nun­da ve mas­ke­li dep­res­yon­da nasıl bir te­da­vi uy­gu­lu­yor­lar?
Genç­lik dep­res­yon­la­rı­nın be­lir­ti­le­rin­de­ki fark­lı­lık­lar, ma­ale­sef te­da­vi ce­va­bın­da da ken­di­si­ni gös­te­ri­yor. An­ti­dep­re­san ilaç te­da­vi­siy­le ye­tiş­kin­ler­de sağ­la­dı­ğı­mız ba­şa­rı­yı elde ede­mi­yo­ruz. Te­da­vi­de daha çok psi­ko­te­ra­pi ağır­lık­lı ola­rak yol alı­yo­ruz. Genç dep­re­sif kişi ile gö­rü­şe­rek, onu an­la­ma­ya ça­lı­şa­rak, dep­res­yo­nu­na neden ol­du­ğu­nu dü­şün­dü­ğü­müz so­run­la­rı bir­lik­te or­ta­ya koy­ma­ya ve çöz­me­ye gay­ret ede­rek iler­li­yo­ruz.

“GENÇ­LE­RE KARŞI AN­LA­YIŞ­LI VE SEVGİ DOLU OL­MA­LI­YIZ”
Aile kadar eği­tim­ci­le­re de genç­le­ri an­la­mak adına ne gibi gö­rev­ler dü­şü­yor?
Genç­li­ğin in­san­lı­ğın kar­şı­laş­tı­ğı yep­ye­ni bir dönem ol­du­ğu­nu kav­ra­ya­maz­sak hiç­bir so­ru­na çözüm bu­la­ma­yız bu bir. Bunu kav­ra­mış­sak sıra genç­le­ri an­la­ma­ya gelir. Genç­le­re hem bir ye­tiş­kin gibi dav­ran­ma­yı, saygı gös­ter­me­yi, on­lar­dan din­le­me­yi öğ­ren­me­li­yiz; hem de on­la­rın ne de olsa acemi ve sı­kın­tı­lı kim­se­ler ol­duk­la­rı­nı bilip ala­bil­di­ğin­ce an­la­yış­lı ol­ma­lı­yız. Biz ye­tiş­kin­ler genç­le­re iyi dav­ra­nıp sağ­lık­lı ör­nek­ler ola­bi­lir­sek, zaten me­se­le önem­li öl­çü­de çö­zü­me ka­vuş­muş de­mek­tir.


Aile­ler ve eği­tim­ci­ler, genç in­sa­nın çev­re­sin­de­ki ye­tiş­kin­ler, biz he­pi­miz on­la­ra karşı ne kadar an­la­yış­lı ve sevgi dolu olur­sak ve ge­li­şim­le­ri için hoş­gö­rü­lü bir ortam ha­zır­lar­sak, en büyük iyi­li­ği yap­mış olu­ruz. Çünkü böy­le­ce genç­ler yük­sek ener­ji­le­ri­ni bi­zim­le kavga için değil, bizi örnek ala­rak daha ve­rim­li alan­lar­da kul­la­na­bil­mek için fır­sat bu­la­cak­lar­dır.


Genç­ler, bir kim­lik sa­hi­bi olmak is­te­yen in­san­lar­dır ve bunun için ön­ce­lik­le fel­se­fi ve ah­la­ki ola­rak ye­tiş­tik­le­ri, ya­şa­dık­la­rı dün­ya­yı eleş­ti­re­cek­ler, var olanı be­ğen­me­ye­cek­ler­dir. Onlar, bizi eleş­ti­rir­ken kendi ara­yış­la­rı­nın ge­re­ği­ni ye­ri­ne ge­ti­ri­yor­lar. Bunda alı­na­cak bir durum yok. İşin il­ginç yanı, genç­ler bizi ne kadar eleş­ti­rir­ler­se eleş­tir­sin­ler, son tah­lil­de nasıl bir yolda yü­rü­ye­cek­le­ri­ne karar ver­mek için bizi örnek ala­cak­lar­dır. Genç­le­ri­mi­zin ve­rim­li bir hayat sür­me­le­ri­ni sağ­la­mak için ya on­la­ra güzel ör­nek­ler ol­ma­lı, bunu ya­pa­mı­yor­sak açık yü­rek­li­lik­le iti­raf et­me­li, örnek ala­bi­le­cek­le­ri güzel in­san­la­rı gös­ter­me­li­yiz.


Bu dün­ya­da mi­sa­fi­riz, ye­tiş­kin­ler ve yaş­lı­lar yol­cu­lu­ğun so­nu­na doğru iler­li­yor­lar. El­bet­te he­pi­miz ölecek yaş­ta­yız ama genç­le­rin ön­le­rin­de daha uzun yıl­lar ol­du­ğu da ger­çek. Bizim bı­ra­kıp gi­de­ce­ği­miz ha­ne­le­rin, yer­yü­zü­nün müs­tak­bel ev sa­hip­le­ri onlar… Genç­ler, bizim insan kar­deş­le­ri­miz, on­la­ra di­yecek hiç­bir kötü sö­zü­müz ola­maz çünkü onlar, ge­ne­tik, sos­yal ve kül­tü­rel ola­rak ta­ma­men bizim ima­la­tı­mız. On­la­ra ba­ka­rak ne ek­ti­ği­mi­zi gö­rü­yo­ruz.
Bir de hiç unut­ma­ya­lım, Allah ver­gi­si ola­rak, genç­ler daha güçlü, kuv­vet­li, daha zinde ve ze­ki­ler… O yüz­den he­pi­miz genç olmak, genç kal­mak için çır­pı­nıp du­ru­yo­ruz. Genç­le­rin tek ek­si­ği tec­rü­be… Onu da de­ne­ye ya­nı­la ve en çok da biz­den öğ­ren­dik­le­ri­ni tat­bik ede­rek ka­za­na­cak­lar. Çok değil kısa bir süre sonra onlar da ye­tiş­kin ola­cak, ken­di­le­rin­den sonra genç­lik dö­ne­mi­ne gi­ren­ler­den sız­lan­ma­ya baş­la­ya­cak­lar… Genç­le­ri­mi­ze ne kadar gü­ve­nir, on­la­rın tec­rü­be ka­zan­ma­la­rı için mü­sa­ma­ha gös­te­rir­sek, ken­di­mi­zin ve on­la­rın ener­ji­si­ni di­diş­me ye­ri­ne daha ha­yır­lı işler için sağ­la­ma­la­rı­na yar­dım­da bu­lun­muş ola­ca­ğız. Genç­le­ri­miz­le di­diş­ti­ği­miz­de eli­mi­ze bir şey geç­mi­yor üs­te­lik on­la­rı biz­den uzak­laş­tır­mış, tec­rü­be­siz­li­ğin, ace­mi­li­ğin kol­la­rı­na bı­rak­mış olu­yo­ruz.

“DEP­RES­YON, MADDE KUL­LA­NI­MI VE İNTİHAR KISIR DÖNGÜ OLUŞ­TU­RU­YOR”
Araş­tır­ma­lar genç­ler ara­sın­da madde kul­la­nı­mı­nın art­tı­ğı­nı gös­te­ri­yor. Dep­res­yon, madde kul­la­nı­mı ve in­ti­har ara­sın­da nasıl bir iliş­ki var?
Madde kul­la­nı­mın­da bir ar­tış­tan söz edi­le­bi­lir. Özel­lik­le son yıl­lar­da er­gen­ler ara­sın­da ya­pı­lan araş­tır­ma­lar, bu bul­gu­la­rı gös­ter­mek­te. Ör­ne­ğin 2012 yı­lın­da ül­ke­miz­de ya­pı­lan lise öğ­ren­ci­le­ri­nin ka­tıl­dı­ğı bir ça­lış­ma­da yaşam boyu madde kul­la­nım oranı yüzde 10 ola­rak sap­tan­mış olup yakın za­man­da yurt dı­şın­da ya­pı­lan bir ça­lış­ma­da genç­ler ara­sın­da madde kul­la­nım sık­lı­ğı­nın art­tı­ğı bu­lun­muş­tur. Anne ba­ba­nın ço­cu­ğa ye­ter­li özeni gös­te­re­me­me­si, aile içi ça­tış­ma­lar, ço­cuk­la­rın prob­lem­le­ri­ne ye­te­rin­ce ilgi gös­te­ril­me­me­si, ço­cu­ğun an­la­şı­la­ma­ma­sı gibi aile­sel fak­tör­ler­le bir­lik­te, ar­ka­daş çev­re­si­nin et­ki­si, med­ya­da madde kul­la­nı­mıy­la il­gi­li özen­di­ri­ci ya­yın­la­rın ya­pıl­ma­sı gibi çağın ge­tir­di­ği bazı olum­suz şart­lar, bu ba­ğım­lı­lı­ğı teş­vik ede­bil­mek­te. Madde kul­la­nı­mı­na neden olan çe­şit­li se­bep­ler ola­bil­mek­te­dir. Bu se­bep­ler in­ce­len­di­ğin­de ken­di­ni olum­suz ola­rak de­ğer­len­dir­me, olum­suz duy­gu­lar his­set­me, ag­re­sif dav­ra­nış­lar ser­gi­le­me gibi bazı dep­re­sif be­lir­ti­le­ri ba­ğım­lı­lı­ğın ne­den­le­ri ola­rak gör­mek­te­yiz.


Hem dep­res­yon hem madde kul­la­nı­mı in­ti­har için ayrı ayrı önem­li risk fak­tör­le­ri ol­mak­la bir­lik­te ikisi be­ra­ber ol­du­ğun­da in­ti­har için güçlü te­tik­le­yi­ci­ler­dir. Dep­res­yon bi­rey­de içe ka­pan­ma, tü­ken­miş­lik duy­gu­su ya­şa­ta­bi­le­ce­ği için madde kul­la­nı­mı­na, aynı şe­kil­de de in­ti­ha­ra kapı aça­bi­lir. Özet­le, dep­res­yon, madde kul­la­nı­mı ve in­ti­har bir­bir­le­ri­nin hem se­be­bi hem so­nu­cu olan bir kısır döngü ola­rak dü­şü­nü­le­bi­lir.

“GENÇ­LER, VAR­LI­ĞI­MI­ZIN MANEVİ SER­MA­YESİ, NESLİMİZİN MİRA­SI­DIR”
Bir yan­dan da so­ru­la­rı­mı so­rar­ken bile ebe­veyn ve eği­tim­ci­ler­den bah­se­di­yo­rum. Peki genç­le­re ken­di­le­ri­ni dep­res­yon­dan, kötü alış­kan­lık­lar­dan kı­sa­ca on­la­ra ken­di­le­ri­ni kötü his­set­ti­recek her tür du­rum­dan ko­run­mak için neler öne­rir­si­niz?


Evet, as­lın­da genç­le­rin ken­di­si­ni kötü his­set­me­si, olum­suz duy­gu­lar, hu­zur­suz­luk gibi dep­res­yon semp­tom­la­rı ki­şi­nin ken­di­siy­le baş başa kal­dı­ğın­da daha yoğun ola­rak his­set­ti­ği du­rum­lar ola­bi­li­yor. Sı­ra­dan olay­lar­la kar­şı­laş­tık­la­rın­da bile bu du­rum­la­rı iç dün­ya­la­rın­da ob­jek­tif de­ğer­len­di­re­me­dik­le­ri için ko­lay­ca ümit­siz­li­ğe dü­şe­bi­li­yor­lar.


Bu nok­ta­da genç­le­rin yar­dım ara­yı­şın­dan ka­çın­ma­ma­la­rı ge­rek­ti­ği­ni, bazen göz­le­rin­de bü­yü­yen prob­lem­le­rin pay­laş­tık­ça kü­çü­lüp çö­züm­le­ne­bi­lecek par­ça­la­ra dö­nü­şe­bi­le­ce­ği­ni bil­me­le­rin­de fayda var. Bazen de olum­suz duy­gu­lar his­se­de­cek­le­ri du­rum­lar kar­şı­sın­da; aynı durum sev­di­ği bir ar­ka­da­şı­nın ya da bir ya­kı­nı­nın ba­şı­na gel­di­ğin­de ona neler öne­ri­le­bi­le­ce­ği­ni dü­şün­me­le­ri, ken­di­le­ri­ne karşı öz şef­kat duy­gu­la­rı­nı fark et­me­le­rin­de ko­lay­laş­tı­rı­cı bir yön­tem ola­cak­tır.
Genç­le­ri­mi­zin ebe­veyn­le­ri ta­ra­fın­dan an­la­şıl­mak gibi bek­len­ti­le­ri­nin de ol­du­ğu­nu bil­mek­te fayda var. Genç­le­ri­miz, bek­len­ti­le­ri­nin, duy­gu­la­rı­nın, birey ola­rak kim­lik­le­ri­nin an­la­şıl­ma­sı­nı bek­le­yen ha­ya­tı­mı­zın mer­ke­zin­de­ki in­san­lar­dır. Onlar, bizim var­lı­ğı­mı­zın ma­ne­vi ser­ma­ye­si, var­lı­ğı­mı­zı ge­le­ce­ğe ta­şı­ya­cak nes­li­mi­zin mi­ra­sı­dır…

PROF. DR. EROL GÖKA KİMDİR?
1959 yı­lın­da De­niz­li’de doğdu. 19 Mayıs Üni­ver­si­te­si Tıp Fa­kül­te­sin­de (Bu fa­kül­te 1982 yı­lı­na kadar eği­ti­mi­ni Ha­cet­te­pe Tıp Fa­kül­te­si bün­ye­sin­de sür­dür­müş­tür) ta­mam­la­dı­ğı eği­ti­mi­nin ar­dın­dan, 1983’te Tıp Dok­to­ru oldu. 1989 yı­lın­da Ruh Sağ­lı­ğı ve Has­ta­lık­la­rı Uz­ma­nı, 1992 yı­lın­da Psi­ki­yat­ri Do­çen­ti ol­ma­ya hak ka­zan­dı. 1998’de An­ka­ra Nu­mu­ne Eği­tim ve Araş­tır­ma Has­ta­ne­si Psi­ki­yat­ri Kli­ni­ği Şefi oldu. 2010 yı­lın­da Nec­met­tin Er­ba­kan Üni­ver­si­te­si Meram Tıp Fa­kül­te­si Psi­ki­yat­ri Ana­bi­lim­da­lı­na pro­fe­sör ola­rak atan­dı. Prof. Dr. Erol Göka, halen Sağ­lık Bi­lim­le­ri Üni­ver­si­te­si Tıp Fa­kül­te­si An­ka­ra Şehir Has­ta­ne­sin­de Psi­ki­yat­ri Bö­lü­mü Eği­tim ve İdari So­rum­lu­su ola­rak görev ya­pı­yor. Prof. Dr. Göka, ül­ke­miz­de psi­ki­yat­rik hiz­met­le­rin çağ­daş bi­çim­ler­de ör­güt­le­ne­bil­me­si ça­lış­ma­la­rı­na etkin ola­rak ka­tıl­mak­ta­dır. Psi­ki­yat­ri­nin bir­çok ala­nın­da ya­pı­lan bi­lim­sel ça­lış­ma­lar­da yer al­ma­sı­na rağ­men il­gi­si, daha çok psi­ki­yat­ri­nin sos­yal bi­lim­ler­le ve fel­se­fe ile ke­si­şim nok­ta­la­rın­da yo­ğun­laş­mış­tır. Psi­ko­di­na­mik yö­ne­lim­li kli­nik uy­gu­la­ma­la­ra ve grup psi­ko­te­ra­pi­le­ri­ne yö­nel­miş­tir. 1991 yı­lın­da Uber­lin­gen Mo­re­no Ens­ti­tü­sü­nün onay­la­dı­ğı Psi­kod­ra­ma Asis­ta­nı bel­ge­si­ni al­ma­ya hak ka­zan­mış, Psi­kod­ra­ma Te­ra­pis­ti olmak için ge­rek­li ça­lış­ma­la­rı ye­ri­ne ge­tir­miş­tir.

Ähnliche Artikel

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Schaltfläche "Zurück zum Anfang"